Türkiye ekonomisi 2020’nin ikinci çeyreğinden bu yana büyümesini sürdürüyordu.
Ta ki bu yılın ikinci çeyreği yani nisan mayıs ve haziran aylarına kadar.
Yılın ikinci çeyreğinde geçen yüzde 2.5'luk büyüme beklentilerin altında kalınca, sanayi üretimindeki daralma da gözler önüne serildi.
Bu süreçte enflasyonla mücadele kapsamında sıkı para politikası da devreye konulunca, talep enflasyonu bastırıldı. Yani tüketicinin harcamaları kısıtlandı ama bu kez de maliyet enflasyonu körüklendi.
Enflasyonla mücadelede sıkılaştırıcı politikaların en önemli etkisi makine ve teçhizat yatırımlarında ortaya çıktı.
Teşvik belgeli yatırımlar, temmuz ayında biraz kıpırdanmaya başladı ve bir önceki aya göre yüzde 81.8 artarak 115 milyar liraya yükseldi ama yıllık artış temmuzda yüzde 61,78 olarak açıklanan enflasyonun çok altında kaldı. Yani teşvikli yatırımlar negatif seyirde.
TÜİK'ten en son gelen temmuz ayı Sanayi Üretim Endeksi verileri de sanayideki daralmanın artmaya devam ettiğine işaret ediyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre sanayi üretimi yıllık yüzde 3,9 azaldı.
En çok endişe veren daralma ise emlak sektöründe yaşanıyor. 2024 yılı temmuz ayında, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 5,1 azaldı.
Yani ikinci çeyrekte başlayan sanayideki daralma üçüncü çeyrekte de devam ediyor hatta durgunluğun yoğunlaştığının işaretlerini taşıyor.
İmalat sanayiindeki bu daralma, ekonomimiz için riskli. Neden diye sorarsanız, imalat sanayisinin ekonomi içindeki yeri, bir ülkenin gelişme sürecindeki en temel göstergedir.
Yüksek enflasyon kaynaklı girdi ve finansman maliyetlerindeki yüksek artışla birlikte iç ve dış talebin daralması, reel sektördeki sorunları derinleştiriyor.
İmalat sanayiinde kapasite kullanım oranı da temmuzda son 15 ayın en düşük seviyesine inmişti. İmalat PMI temmuzda üst üste beşinci ay azalarak 47,2 seviyesine indi. Yeni siparişlerde son 20 ayın, çalışan sayısında da son 21 ayın en sert daralması yaşandı.
Bu daralmanın reel sektördeki yansıması ise şöyle: İlk 6 ayda yeni açılan her 5 şirkete karşın 1 şirket kepenk indiriyor.
Sanayi sektörlerindeki bu daralma büyük ölçüde, uygulanmakta olan ekonomi programının çok eksik olmasından kaynaklanıyor.
Sadece para programına dayanan ve bir ölçüde de bütçe açığının kontrolden çıkmasını önlemeye çalışan bir programla daha fazla gidemezsiniz.
Daha sade anlatırsak, enflasyonla savaşıyorsunuz ama deniz ve hava kuvvetlerini kullanmıyorsunuz ya da kara kuvvetlerinin bir kısmını cepheye sürdünüz. Cephedekilerin kullanabilecekleri silah ve mühimmatı da kısıtlıyorsunuz.
Bu savaşı kazanma olasılığınız var mıdır? Ya da taktikle devam ederseniz, savaş uzadıkça ekonominiz küresel olumsuz gelişmelere daha açık hale gelmez mi?