Onca para politikası önlemine ve sıkılaşmaya rağmen enflasyon artmaya devam ediyor.
Moral bozan bu göstergeleri en son TÜİK'in (üstelik TÜİK'in), ağustos ayına ilişkin aylık enflasyon rakamında gördük.
Hele de gıda enflasyonu. Gerçi 4 yıl sonra gıda enflasyonunda bir miktar gerileme var diye taklalar atıyorlar ama durum o kadar da parlak değil aslında. Çünkü baksanıza küresel gıda enflasyonu yıllık bazda yüzde 1,1 düştü, Türkiye'de yüzde 44,88 arttı. EE nesine sevinelim şimdi bu düşüşün?
Diğer taraftan bir olumlu gelişme de olmadığı değil elbette. Uzun bir aradan sonra Fitch'in, Türkiye'nin kredi notunu BB- (görünüm durağan) derecesine yükseltmesi elbette ekonomi açısından olumlu bir gelişme.
Ama her ne kadar düşmüş gibi görülse de gıda enflasyonu, dar ve sabit gelirli kesimlerin canını yakmaya devam ediyor.
Neden böyle? Gıda fiyatlarındaki artışın nedeni üretici mi?
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB)'un araştırması durumun hiç de öyle olmadığını gösteriyor.
TZOB'un yaptığı araştırma, tarladaki ürünün markette kaça satıldığını gözler önüne seriyor. Yıllardır gözardı edilen gıda zincirindeki bu anormalliğin artık acil olarak masaya yatırılması gerektiğini ortaya koyan bu araştırmaya göre, gıda enflasyonunu her ay tetikleyen fahiş fiyat uygulayan fırsatçılara "dur" denilmesi zamanının geldiğini gösteriyor.
Bakın fiyatlar arasında çarpıklık şöyle:
Limon mesela; üreticide fiyatı 11.17 TL, market fiyatı ise 52.54 TL. Aradaki fark yüzde 370,4.
Havuç: Üreticide 8 TL, markette ise 33.91 TL. Aradaki fark yüzde 323,9
Kuru soğan: Üreticide 4.88 TL, markette 17.67 TL. Aradaki fark yüzde 262,1
Kabak: Üreticide 8.75 TL, markette 30.59 TL. Aradaki fark yüzde 249,6
Patates: Üreticide 4,56 TL, markette 15.02 TL. Aradaki fark yüzde 229,3
Patlıcan: Üreticide 11.50 TL, markette 35.09 TL. Aradaki fark yüzde 205,1
Domates: Üreticide 11.10 TL, markette 33.33 TL. Aradaki fark yüzde 200,3
Nohut: Üreticide 31.22 TL, markette 76.17 TL. Aradaki fark yüzde 144
Sivri biber: Üreticide 15.60 TL, markette 36 TL, aradaki fark yüzde 130,8
Kuru fasulye: Üreticide 27.50 TL, markette 54,40. Aradaki fark yüzde 97,8
Kuzu eti: Üreticide 395,24 TL, markette 666,12 TL, aradaki fark yüzde 68,5
Dana eti: Üreticide 343,81 TL, markette 555.86 TL, aradaki fark yüzde 61,7
Durum böyle ve merakla beklediğimiz yeni Orta Vadeli Program, geçen hafta açıklandı. Ne denildi yeni OVP'de;
"Yılsonu büyüme hedefini yüzde 4’ten yüzde 3,5’e çekerek sıkı para politikasının işe yaradığını vurguladık. 2025’te büyümenin yüzde 4 ve 2026’da ise yüzde 4,5 olacağını planladık. Tam da bu sırada enflasyonun bu yılsonu yüzde 41,5, gelecek yıl yüzde 17,5 ve 2026’da ise tek hane olarak yüzde 9,7’ye ineceğini ilan etmiş olduk."
Gördük ki aynı takıntı devam ediyor.
Hangi takıntı?
"Hem büyüyeceğiz hem de enflasyonu düşüreceğiz..."
Diyorlar ki yani, bir ayağımız gazda, öteki frende…
Olmaz efendim. Araba böyle gitmez. Böyle devam ederseniz ya araca takla attırırsınız ya da motoru dağıtırsınız.
Bilen bilir; Türkiye'de ekonominin böyle takla attırıldığı ya da motorun dağıldığı dönemler, gündemde "seçim" olduğunda ortaya çıkar.
Yani seçim ekonomilerinde...
Bu yüzden, enflasyon ve büyüme arasındaki bu çelişkiyi görünce ve bu çelişkideki ısrarın nedenini sorgulayınca, ben ufukta bir 'ERKEN SEÇİM' görüyorum.
Hemen itiraz etmeyin. Az sabırlı olun. Yakında siz de görürsünüz zaten!