2012 yılıydı.
İdol İnşaat tarafından büyük umutlarla gerçekleştirilen Samsun Lovelet AVM, 100 bin metrekarelik alanı ve yaklaşık 200 mağazası ile bölgenin çekim noktası olmayı hedefliyordu.
Dağ oyularak, ortasından geçen derenin ıslah edilmesi ile kazanılan arsanın üzerine yapılmıştı.
Daha henüz bir ayını bile doldurmadan yanlış yer seçiminin kurbanı oldu.
Bu AVM'yi tasarlayanlar, çok önemli bir gerçeği 'rant' hırsıyla gözardı etmişlerdi.
Ticarethanelerin bulunduğu açık hava AVM, ırmak-dere yatağına yapılmıştı.
8 Haziran günü yaşanan büyük yağmur ve sel felaketinde bu açık hava AVM, sel suları altında kaldı.
Maddi manevi çok büyük bir zarar yaşandı.
Aynı sel felaketinde yine Canik'te dere yatağına yapıldığı anlaşılan TOKİ binalarının alt katında oturan aileyle birlikte toplamda 12 kişiyi o geceki sel felaketinde yitirdik.
Bu felaketin nedeni belliydi. Irmak yatağına yapılan evler, dükkanlar, alışveriş merkezleri…
Peki bu binalara, alışveriş merkezine izin verenler, ruhsatlarına onay verenler ceza aldı mı dersiniz. Hayır hiçbiri ceza almadı. Yıllar süren davalar sonucunda hepsi beraat etti. Ölenler öldüğüyle kaldı.
Ve aradan 13 yıl geçti.
Önceki gece yine aynı yerde, Lovelet AVM'nin hemen yanı başındaki akaryakıt istasyonunda, kayaların hemen altına yapıldığı anlaşılan araç yıkama kısmına yaşanan heyelan sonucu kaya parçaları düştü.
O sırada burada aracını yıkayan bir baba, bir anne ve araç içindeki iki yavrusu kayaların altında kaldılar. Anne şans eseri kurtuldu ama ailesini kaybetti. Ölenlere Allah rahmet eylesin mekanları cennet olsun.
2012'de ırmak yatağına konut alışveriş merkezi yapmanın sonucu ölüm olmuştu. Şimdi de heyelan bölgesine yapılan oto yıkama yüzünden bir aile yok oldu.
Hepiniz görmüşsünüzdür, Ordu karayolu üzerinde sık sık 'kaya düşmesi" şeklinde heyelanlar oluyor.
Yaşanmış örnekleri var. Olayın yaşandığı yerin hemen az ilerisinde enkazı bile duruyor. Dağdan düşen kayaların düştüğü ve yıkıldığı bina, yıllardır orada öylece duruyor.
Üstelik anayol boyunca yamaçlardaki kütleler boydan boya her an hareket edebilir durumda. Üstelik, bu yol üzerinde kayaların altını oymaya devam ediyorlar.
Daha birkaç gün önce bu bölgede kayaların oyulduğu yönünde iddialar var. Bu çalışmaları görenler var.
Yüzlerce metre diklikler oluşturarak kayaları havada asılı vaziyette bırakarak her an düşmeye hazır halde tutmayı yeğliyorlar.
Üstelik yer kazanmak için hiltilerle koca koca kütleler yıllardır un ufak ediliyor. Kaya kütlelerinin altına altına giriliyor. Eğim arttırılıyor, o kocaman kütleler yerinde duracak sanılıyor.
Oysa aşırı yağışlarda aradaki çatlaklara giren sular, yer çekiminin etkisi, kütlenin ağırlığı, hepsi bir araya gelerek apansız bir felakete yol açıyor. Tıpkı önceki gece olduğu gibi…
Bütün bunları bile bile o bölgede o kaya kütlelerinin altına kadar sokulan işyerleri, mobilya şovrumları, oto galeriler, prefabrik ev firmaları...
Araç muayene istasyonu bile var.
Buralarda çalışanlar ve müşteri olarak o binalara girecek olanlar, tehlikenin farkındalar mı bilmem ama yetkililerin bildiğinden, fakat göz yumduklarından eminim.
Bu kentte bilim adamları zaten yıllardır uyarıyor. Yüksek riskli heyelan bölgeleri, üniversite raporlarında açık açık belirtiliyor. Ama gidin bakın bütün bu bölgeler, son yıllarda çıkarılan kanunlarla heyelanlı bölge statüsünden bile çıkarılmış halde.
Heyelan bölgesi olduğu bilinen yerlerde şu anda çok yüksek katlı gökdelenler, hastaneler, alışveriş merkezleri, TOKİ binaları yükseliyor.
Bu kentte heyelan bölgesine konumlandırılan Derecik Mezarlığı bile sürekli kayıyor. İnsanlar yakınlarının mezarlarının kayıyor olmasına şahit oluyorlar.
Hepsini bırakın daha geçen hafta Atakum Devlet Hastanesi inşaatının yapıldığı yerin, riskli afet alanı olduğu ortaya çıkmadı mı?
İşte böyle bir kent yönetimi ortadayken, bir baba ve iki evladı önceki göz göre göre hayattan koptu.
Bu felaketten inşallah ders alınır diyeceğim ama sanmam. 13 yıl önceki sel felaketinden ders alınmamış ki, bundan alınsın.
İnsanlar göz göre göre rant hırsına kurban ediliyor.
Şimdi gelin buna "takdir-i ilahi" deyin!