Üzerinize sağlık babamın bir süredir dişlerindeki sorun yüzünden, Ağız Diş Sağlığı Merkezi'nde diş tedavisine başladı.
Dünkü tedavi sonrasında değerli doktorumuz randevu verebilmek için defterini eline aldığında, hangi güne randevu vereceği konusunda bir hayli kararsız kaldı.
Neden mi?
Biliyorsunuz önümüz Kurban Bayramı. Kurban Bayramı 6 Haziran Cuma günü başlıyor ve 9 Haziran Pazartesi günü bitiyor.
Durum böyle ama bu kez de Kurban Bayramı tatilinin uzatılması gündemde.
Ramazan Bayramı’ndaki gibi haftanın ilk iki günündeki tatile üç gün daha eklenerek sürenin dokuz güne çıkarıldığını gördük de bu kez beklenti çok abartıldı.
Şimdi konuşulan 9 Haziran Pazartesi gününe sonraki dört iş gününün eklenmesi…
Bayramın bir gün öncesi 5 Haziran zaten arefe ve yarım gün iş var. O da arada kaynar gider ve tatil tam on bir güne uzar.
Ben bu tatillerin neden uzatıldığını bir türlü anlayamıyorum. Sözde turizmi canlandırmak içinmiş. Oysa diğer meslek kollarının hemen hemen tamamı ciddi bir sıkıntıya giriyor.
Vatandaş için de bu tatillerdeki uzatmalar çile olmaya başladı. Örneğin sağlıkta: MHRS’den zar zor alınmış binlerce muayene randevuları iptal olacak ve meçhul bir tarihe kalacak.
Aylardır ameliyat sırası bekleyen hastaların ameliyatları iptal edilecek. Ne zaman gün verileceği de meçhul; zira önümüzdeki aylarda boşluk var mı yok mu o da belli değil!
Sayıları Türkiye geneline vurduğunuzda kaç milyon muayene ve kaç bin ameliyat eder siz düşünün.
Bunun yanı sıra davası olan var, duruşması olan var. Onlarda da durum aynı.
Kirasını, çalışanının maaşını ödeyemeyecek esnaftan, belediyede ya da diğer resmi dairelerde işini halletmesi gerekenlerden, en önemlisi de eğitimin/okulların geri bırakılmasından bahsetmeyeceğim.
Bu üç günlük tatilin kime ne faydası var? Ameliyat olamayacak bu hastaların çektiği acının veya bu arada insanların uğrayacakları zararların hesabını kim verecek?
***
KAMU HANİ TASARRUF YAPACAKTI?
Bu hafta içinde ekonomide bazı olumlu veriler yayımlandı.
Mart ayındaki operasyonlarla sert gerileyen döviz rezervlerinde toparlanma sürüyor. Geçen hafta 4,6 milyar dolar alan Merkez Bankası’nın bu ayki alımı 7,8 milyar dolara ulaştı.
Bu gelişmenin yanısıra CDS primi 300'ün altına geldi. Türkiye'nin 5 yıllık kredi risk primi anlamına gelen CDS mart ayından bu yana ilk kez 300 baz puanın altına indi.
CDS primi denilince aklınıza yatırımlar, yatırımcılar gelmeli. Bu ülkenin CDS primini ise o ülkenin veya firmanın iflas etme olasılığı belirler.
Yani CDS satanlar perspektifinden, ülkenin veya firmanın iflas etme riski ile CDS primleri arasında doğru orantı mevcuttur. Böylece iflas etme riski arttıkça, CDS satanlar daha yüksek ücret talep ederler.
Ekonomide bu hafta görülen diğer bir olumlu gelişme ise Tüketici Güven Endeksi'ne ilişkin. Türkiye İstatistik Kurumu’na göre (TÜİK), mayısta tüketici güven endeksi aylık bazda yüzde 1,1 artarak 84,8 oldu.
Burada hemen hatırlatmalıyım; Endeksin 100’den büyük olması tüketici güveninde iyimser durumu, 100’den küçük olması tüketici güveninde kötümser durumu gösteriyor. Yani buna göre kötümserliğimizde bir miktar iyileşme var.
Bunlar olumlu veriler. Bir de madalyonun öbür tarafı var. Çünkü bu hafta açıklanan verilerden birisi de merkezi yönetim bütçesiydi.
Buna göre bütçe nisan ayında, 178 milyar TL, yılın ilk dört ayında ise 691 milyar TL açık verdi.
Bütçe verileri, kamuda sıkılaştırma söylemleri artsa da kamu harcamalarında beklenen tasarrufun hala başlamadığını ortaya koyuyor.
Gider kalemlerindeki hızlı artış ve faiz yükündeki sıçrama, 2025 yılı için öngörülen 1,9 trilyon TL’lik bütçe açığının yaklaşık yarısının yılın ilk dört ayında gerçekleştiğini gösteriyor. Bu oran geçen yılın aynı döneminde yüzde 26 düzeyindeydi.
Bütçede en hızlı artan kalem nedir diye sorsak, çoğunuz tahmin edersiniz sanırım.
Faiz giderleri elbette.
Yılın ilk dört ayında faiz harcamaları yüzde 99 oranında artarak 725 milyar TL’ye ulaşmış halde.
Böylece bütçede faize ayrılan pay, cari transferler ve personel giderlerinin ardından üçüncü sıraya yükseldi.
Faiz dışı giderlere bakalım bir de; Onlarda da tüm giderlerin en az enflasyon kadar veya üzerinde arttığını görüyoruz.
Hani geçen yıl mayıs ayında Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, kamuda tasarruf paketini açıklamıştı ya, bu verileri incelediğinizde görüyorsunuz ki o paketin ambalajı bile açılmamış efendim.
Çünkü kamu harcamalarında bırakın tasarrufu, herkes bildiğini okumaktan geri durmuyor!