Sürekli yazıp çiziyoruz, bu kentte 'halka rağmen', 'ben yaptım oldu' anlayışıyla proje yapılmamalı, taraflarıyla, muhataplarıyla karşılıklı görüş alışverişi yapılarak, projeler hayata geçirilmeli diye.
Aksi taktirde bu projeler hem kentte huzursuzluk yaratacak hem de tarafları kırıp dökmekten öte bir anlam taşımayacak.
Üstelik o projenin mağdurları, mutlaka alınan kararları hukuka götürecek ve gereksiz yere hem yargı meşgul edilecek hem zaman kaybı meydana gelecek hem de milletin paraları boşa gitmeyecek mi?
Ama ne yazık ki bu kentte 'uzlaşma' kültürünü bir türlü oturtamıyoruz.
Çarşamba Biyokütle Enerji Santrali meselesi mesela. Bakın 2-3 yıldır bu kent, bu santral meselesiyle yatıp kalkıyor.
'Yöre halkının karşı çıkmasına, yani 'halka' rağmen dikilen bu santral yüzünden kimsede huzur diye bir şey kalmadı. Yöre halkı sıkıntıda da şirket yöneticileri değil mi? O kadar para dökmüşler, ama ne yapsalar hukuktan birer birer dönüyor. Elbette onlar da sıkıntılı. Niye, 'ben yaparım, olur biter' kafası yüzünden.
Yöre halkı 'istemem' diyor, hukuk 'kuramazsınız' diyor ama birileri hala ısrarla 'bu santrali yapacağım' diye diretiyor da ondan.
Sadece vatandaşlar mı? Bu kentin idarecileri, bürokratları da zor durumda kalıyorlar.
Tüm bunlara değer mi?
Bakın şimdi de Saathane Meydanı Projesi'ndeki genişletme kararı kapsamında alınan 'kamulaştırma' kararı…
Samsun'un Saathane Meydanı'ndaki o güzelim tarihi dokuyu ortaya çıkarmaya yönelik bir proje, yine mahkeme kapılarında sürünüyor.
Samsun Bölge İdare Mahkemesi en son uzun yıllardır devam eden ve birçok dava açılan Saathane Meydanı Projesi kapsamındaki kamulaştırma kararını, hukuka uygun bulmayarak yürütmesini durdurdu.
Davayı açanlar kim, o yörenin esnafları.
Ne diyorlar?
'Büyükşehir Belediyesi'nin bize sunduğu tek taraflı olarak belirledikleri sözleşmeleri imzalayamayız.’
Neden? "Çünkü pandemi ve mevcut ekonomik koşullar nedeniyle zaten zor durumdayız. Yeni yapılacak işyerleri için bizden istenen meblağları ödeyebilecek gücümüz yok. Daha uygun şartlarda, ancak iş yerlerimizden çıkabiliriz."
Haklı değiller mi?
Ekonomik kriz, pandemi, rekor üstüne rekor kıran döviz kurları ve yüksek faiz sarmalında can çekişen esnaf, nasıl işyerini yıktırsın?
Üstüne üstlük bir de yeni dükkanları yapılana kadar kirada durmak zorunda kalmayacaklar mı?
Şimdi ne oldu? Mahkeme kamulaştırma kararının yürütmesini durdurdu.
Oysa ki 'zorlama'dan ve tek taraflı dayatmadan vazgeçip, bu proje ortak akıl ve uzlaşma ile yürütülebilseydi, bu aşamaya gelinir miydi?
Bence hala geç kalınmış değil. Karşılıklı samimiyet ve anlayışla çözülemeyecek sorun yoktur.
Bakın 60'lı yılların 'iki kutuplu' dünyasında 'soğuk savaş'lar dönemi bile konuşa konuşa kapandı.
Saathane niye çözülmesin?