Dünyanın en önemli beyin cerrahlarından Prof. Dr. Gazi Yaşargil ile tanıştığımda yıl, 2005'ti.
Bülent Arınç'ın Meclis Başkanı olduğu o yıl, TBMM'nin açılışının 85. yıldönümü nedeniyle "ilk defa", 'Milli Egemenlik Onur Ödülü' verilmesi kararlaştırılmıştı.
TBMM'nin o yıl ilk kez vereceği bu ödülün sahibi ise, beyin cerrahisi alanında yaptığı çalışmalarla dünyada çığır açan Prof. Dr. Gazi Yaşargil'di.
İşte o büyük bilim adamı ile bu ödülü almak için geldiği TBMM'nde, ödül töreni sonrasında tanışmıştım.
AK Parti iktidarının ilk yıllarıydı. Hatırladığım kadarıyla o süreçte Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan ödül törenine değil ama sonrasında TBMM tarafından Gazi Yaşargil onuruna düzenlenen kokteyle katılmıştı.
Kokteyl sırasında biz gazeteciler de hazır bulunuyorduk. Erdoğan'ın yanında CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da vardı.
O yıllar iktidar ve muhalefet liderlerinin birbirleriyle hır gür yapmadıkları, tatlı tatlı sohbet edebildikleri, hatta birbirlerine espriler bile yapabildikleri günlerdi.
Bu sohbet sırasında Gazi Yaşargil, her iki lidere de son derece sağlıklı ve fit göründüklerini belirterek, bunu nasıl başardıklarını sormuştu. Deniz Baykal da hiç fırsatı kaçırır mı, espriyi patlatmıştı: "Sormayın efendim. Ben her gün spor yapıyorum. Ama Sayın Başbakan'ı bir türlü içkiden kurtaramıyoruz." deyince, çevrede bulunanlar ve Gazi Yaşargil de kahkahalarla gülmüşlerdi.
Baykal'ın esprisi karşısında gülümseyen Erdoğan ise "Tövbe tövbe" demekle yetinmişti.
Evet işte Gazi Yaşargil ile tanıştığımız o güne dair, böyle bir anekdot da aklımda kalmış.
Gazi Yaşargil'in okumak için ABD'ye gittiği günlerde en yakın arkadaşı şair Can Yücel'in babası eski Milli Eğitim Bakanı, Köy Enstitüleri'nin kurucusu ve öğretmen Hasan Ali Yücel, bakanlık koltuğundaydı. Yaşargil'in yakın dostu Can Yücel'e olan sevgisi, ileriki yıllarda oğluna Can ismini verecek kadar derindi.
İşte o sohbette Gazi Yaşargil, o dönemlerde kendisi gibi başarılı öğrencilerin daha iyi eğitim alabilmeleri için hükümet tarafından yurt dışına gönderildiklerini anlatmıştı.
Yaşargil, yurt dışına gittiğinde henüz daha 18 yaşındaydı. Başbakan ise CHP Genel Başkanı İsmet İnönü'ydü.
Gazi Yaşargil'in yolu yıllar sonra İnönü ailesi ile yeniden kesişecekti.
Şöyle ki; 27 Mayıs darbesinden sonra askerî yönetimin ülke idaresine el koyması esnasında Gazi Yaşargil yurt dışında eğitimine devam etmekteydi.
Doçentlik sınavına gireceği günlerde Türkiye'den askerlik vaktinin geldiğine dair celp ulaştı.
O sıralar liseden arkadaşı olan İsmet İnönü'nün oğlu Ömer İnönü, Gazi Yaşargil'i ziyaret etmişti. Ömer İnönü'den, babası eğitimi bittikten sonra ülkeye döneceğini İsmet İnönü'ye iletmesini istedi. Ancak İsmet İnönü'nün çabaları sonuçsuz kaldı.
Ne oldu biliyor musunuz?
Gazi Yaşargil, darbe yönetiminin oluşturduğu Bakanlar Kurulu kararı ile Türk vatandaşlığından çıkarıldı. Vatansızların taşıdığı "Haymatlos" pasaportuyla yaşamaya başladı.
Gazi Yaşargil, Turgut Özal döneminde yeniden vatandaşlığa alınabildi. Türkiye'ye gelmekten hâlâ çekinen Yaşargil'e pasaportunu ise dönemin Sanayi Bakanı Şükrü Yürür götürdü.
Gazi Yaşargil, 18 yaşında ayrıldığı ülkesine ancak 45 yıl sonra yeniden dönme olanağına kavuştu.
Gazi Yaşargil Ankara'ya dönüşünde çok duygulandığını belirtmiş ve otomobilden inmeyerek 3 saat boyunca otomobille Ankara'yı gezip yıllar içerisinde değişen Ankara’ya ilk kez tanıklık ettiğini de bizlere anlatmıştı.
İşte 2005 yılında TBMM tarafından Milli Egemenlik ödülü alan Prof. Dr. Gazi Yaşargil'in uzun süren yaşamı, Türkiye'nin yakın siyasi tarihindeki karışıklıklardan böylesine izler taşıyor. TBMM'nin verdiği bu ödül, Gazi Yaşargil'den dilenen bir 'özür' anlamına da geliyordu.
Beyin cerrahisinde adını tıp literatürüne altın harflerle yazdıran ve Türkiye Cumhuriyeti'nin yetiştirdiği Gazi Yaşargil'i önceki gün kaybettik.
İnsanlık kendisine büyük hizmetleri olan çok değerli bir cerrahı, bir bilim adamını kaybetti.
Türk milletinin başı sağolsun!