En son açıklamayı Maliye Bakanı Nureddin Nebati yaptı.
Ayçiçek yağında yaşadığımız krize ilişkin...
Dedi ki: "Hiçbir şey yapılmasa bile temmuza kadar yetecek ayçiçek yağı stokumuz var."
Sonra da devam etti: "Türkiye'de sanki bir yokluk, yoksulluk varmış gibi operasyon çekenlere, bizim de Hazine ve Maliye Bakanlığı olarak net bir şekilde operasyon çekeceğimizi herkes bilsin."
Bu açıklamaları gören ve geçen haftadan beri, ayçiçek yağında yüksek zamlarla karşılaşan vatandaşlar ise şaşırdı haliyle.
Yüksek fiyatlı etiketleri sosyal medyada paylaşarak tepkilerini dile getiriyorlar.
Ayçiçek yağında en yetkin isimlerden birisi olan ve merkezi Samsun'da bulunan KARADENİZBİRLİK Genel Müdürü Yaşar Erarslan da geçen gün konuştu; krizin nedenlerini ve çözüm önerisini açık açık ortaya koydu.
Onun aktardıklarına göre ayçiçeği yağındaki fiyat artışının temelinde 'dışa bağımlılık' yatıyor.
Şimdi tabloya bir bakalım…
Dünya tahıl ticaretinde önemli bir yere sahip Ukrayna ve Rusya, dünyadaki toplam buğday ihracatının yüzde 30'unu, arpanın yüzde 31'ini, ayçiçeğinin ise yüzde 32'sini karşılıyor.
Rusya'nın bu üç ürünü sattığı ülkelerin arasında, liste başında ise Türkiye var.
Sözün özü; Türkiye kendi ihtiyacı olan ayçiçeğini üretemiyor. İhtiyacın yarısından fazlasını ithal ediyor.
Çil çil dolarlar, Rusya ve Ukrayna'ya akıyor.
Peki, Türkiye neden kendi ayçiçeğini üretemiyor?
En önemli sorun; sulama.
Sulama sorununu çözülemediğiniz sürece, bu üründe yeterli üretimi yapmanız mümkün değil.
Ünal Eraslan, yağışların yeteri kadar olmamasının hem rekolteyi hem kaliteyi düşürdüğünü, bunu en az zararla atlatabilmek için sulamaya önem verilmesi ve ayçiçeği üretiminde sulama sistemlerinin tamamlanması gerekiyor.
Bu sözlerinin ardından sadece Samsun’daki sulama sorunu aklıma geliyor. DSİ tarafından Samsun'da yıllardır Çarşamba, Bafra ve Terme Ovaları için drenaj ve sulama projeleri yürütülüyor.
Bütçede bu projelere ayrılan pay öylesine düşük ki ne yazık ki hala bitirilemedi.
Bırakın sulama projelerinin tamamlanmasını, her yıl yaşanan sel felaketleri nedeniyle çiftçinin zor bir hal ürettiği ürünler bile heba oluyor.
Devam edelim…
Ünal Eraslan sulama sorunun çözümünde ise damla sulama sistemine geçilmesini öneriyor. Çünkü bu sistem hem sudan tasarruf edilmesi hem de ürünün daha kaliteli olması için en önemli çıkar yol.
Ayçiçeğinde sulama sorununun çözülmesi de sorunu çözmeye yetmiyor; devletin de ayçiçeği ürününü desteklemesi ve teşvik etmesi gerekiyor. Bunun için de çiftçiye destekleme primlerinin de artırılması şart.
Durum böyle ama önümüzdeki seneye ilişkin kaygılarım da giderek büyüyor.
Çünkü üst üste gelen astronomik zamlarla çiftçi, geçen sene kilosunu 1 lira 80 kuruşa aldığı gübreyi bu yıl 10 lira 50 kuruşa alıyor. Yani gübrenin fiyatı bir yıl içerisinde 10 kat artmış durumda.
Akaryakıt zamlarını hiç saymıyorum bile.
Çiftçi bu yıl tarlasına yeterince gübre atamayacak duruma geldi. Bu da tarlalarda verimin düşmesi demek.
Üstüne bir de fiyat daha da yükselecek beklentisiyle hareket eden vicdansız 'stok'çuları eklerseniz; gelecek sene marketlerde ayçiçek yağı alabilmek, büyük şans olacak gibi görünüyor.
Hele de bu savaş uzarsa…
Eğri oturup doğru konuşalım; bu duruma gelmemize sebep; yıllarca ihmal edilen, desteklenmeyen, çiftçinin köyünden, toprağından kopmasına neden olan, yanlış tarım politikaları değil mi?