2016 yılının nisan ayında, dönemin TBMM Başkanı İsmail Kahraman'dı. Hemen hemen her gün şehit verdiğimiz o günlerde Kahraman'ın gündemi farklıydı.
Tıpkı şimdi asıl görevi Türkiye'deki eğitim sisteminin, içinden çıkılamayan sorunlarını çözmeye kafa yorması gerektiği halde, farklı konularda beylik laflar eden Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin gibi.
İsmail Kahraman'ın o günlerde de hedefinde laiklik karşıtlığı vardı. Katıldığı bir programda, Türkiye'de laikliği isteyenin istediği gibi yorumladığını öne süren Kahraman, "Böyle bir şey olmamalıdır. Dindar anayasa meselesinden anayasamızın kaçınmaması lazım. Dini olarak bahsetmesi lazım. Yeni ve dindar bir anayasa olmalı. Laiklik yeni anayasada olmamalıdır" diyordu.
Halbuki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2011 yılı eylül ayında gerçekleştirdiği 'Arap Baharı' turunda Mısır, Tunus ve Libya'da söylediği sözler, “Laiklik yeni Anayasada olmamalıdır” diyen Kahraman'a adeta cevap niteliğindeydi.
O dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, “Hüsnü Mübarek rejiminin devrilmesinden sonra Mısır’da yeni anayasanın laik mi yoksa şeriat ilkelerine mi dayanması konusunda özel televizyon kanalına verdiği röportajında Türkiye’de anayasa laikliği, devletin her dine eşit mesafede olması olarak tanımlar. Laiklik kesinlikle ateizm değildir. Ben Recep Tayyip Erdoğan olarak Müslümanım ama laik değilim. Fakat laik bir ülkenin başbakanıyım. Laik bir rejimde insanların dindar olma ya da olmama özgürlüğü vardır. Ben Mısır’ın da laik bir anayasaya sahip olmasını tavsiye ediyorum. Çünkü laiklik din düşmanlığı değildir. Laiklikten korkmayın" diyordu.
Aradan 8 yıl geçti. Bu kez Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in laiklikle ilgili nevi şahsına münhasır eleştirilerini duyduk. Laikliği, camilere kilit vurmak ya da Kuran öğretimini yasaklamakla eş tutarak, bilinçli bir manipülasyon çabası içinde gördük.
Yusuf Tekin laikliği anladığını zannediyor ama hiç anlamamış. Çünkü laiklik öyle herkesin kendisine göre tanımlayabileceği bir kavram değildir. Yüzyıllardır, belki de üzerine en fazla mutabakat sağlanmış çok açık bir tanımı olan bir kavram. En net tanımı da şu: Devlet yönetiminde dinin yeri olmayacak.
Bu cümleden yola çıkarak laiklik için 'dinsizlik' diyenlere de kanmayın sakın ha. Laiklik, dinsizlik değil, aksine inanma ve inanmamanın temel bir insani hak ve özgürlük olarak devletçe tanınması, hiçbir din ve inanış biçimi arasında devlet olarak taraf tutulmaması, hepsine devletin vatandaş olarak EŞİT davranmasıdır.
Laiklik, demokratik toplumun, bireysel inançlar özgürlüğü sözleşmesidir. Laikliği savunmak için sağcı ya da solcu olmaya gerek yoktur. Laiklik, demokrasi ve demokrat olmanın temel koşuludur.
Kişi laik olmaz, devlet laik olur. Bir devlet yöneticisi ya da siyasi parti liderinin ateist, dindar, Sünni, Alevi ya da Pagan olduğunu açıklaması, inancının gereğini yaşayıp yapması laikliğe aykırı değildir.
Laikliğe aykırı olan; bu kişinin bulunduğu konumu, devletin ya da partisinin gücünü ve olanaklarını kullanarak vatandaşa yönelik baskı, ayrımcılık, kayırmacılık ve devletin temeli olan hak ve özgürlüklerin dayanağı olan laiklik ilkesinin kaldırılmasına yönelik tavır ve girişimleridir.
Sayın Tekin ve onun gibi düşünenlere, şu anda kan deryasının içindeki Ortadoğu'nun ve İslam coğrafyası için laiklik ve demokrasinin önemini de vurgulamak isterim:
Dincileşme ve İslami terör, İslam coğrafyasını çağımızın ve medeniyetler dairesinin dışına itmek, birbirlerine kırdırarak ayaklarının altındaki enerji kaynaklarına el koymak için Batı'nın çizdiği bir yol haritasıdır.
İslam coğrafyasının kurtuluşu sadece ve sadece laiklik ve demokrasiden geçer!
NOT ETTİKLERİM:
-MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Meclis Grup Toplantısı'nda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile arasında fikir ayrılığı olduğu yönündeki iddiaları kesin bir dille reddetti, "Cumhurbaşkanımız ve şahsım arasında hiçbir ayrılık olamaz" dedi.
- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, yüksek elektrik tüketimi nedeniyle 1,2 milyon hanenin sübvansiyon kapsamından çıkarılacağını, bu hanelere elektriğin gerçek fiyatının yansıtılmasıyla Hazine desteğinin yaklaşık 50 milyar lira azalacağını söyledi.
-Gecikmiş alacakların tahsili için banka hesaplarına bloke koyan Maliye, e-haciz uygulamalarına yatırım hesaplarını da dahil etti. Vergi dairelerinin, haciz işlemi başlatılan bazı mükelleflerin yatırım hesaplarındaki varlıklarını tahsilata dönüştürdüğü öğrenildi.