Nurlarda olsun, Aşık Mahzuni Şerif'in türkülerini çok sever ve dinlerim.
Der ki Mahzuni;
"Yoksulun sırtından doyan doyana
Bunu gören yürek nasıl dayana
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi söylemesem mi"
Söylüyoruz ve söylemeye de devam edeceğiz ama bazen duvara konuşuyoruz hissine benim gibi siz de kapılıyor musunuz bilmiyorum. Ben sık sık yaşıyorum çünkü…
Yoksulun sırtından doyanların bitmek bilmediklerini, daha geçen gün bir kere daha gördük.
Olayı ortaya çıkaran CHP Çorum Milletvekili Mehmet Tahtasız. TBMM KİT Komisyonu'nda üstelik bankanın genel müdürünün yüzüne yüzüne yapılanı söylemiş Tahtasız…
Olay şöyle:
Vakıfbank’ın 2017 yılından bu yana Kredi Garanti Fonu aracılığıyla kullandırdığı 143.6 milyar TL kredi var.
Bu kredileri alanlar arasında (XXX) diye kodlanan 85 firma var.
İşte bu firmalar Vakıfbank'tan toplam 64 milyon TL kredi kullanmışlar ama bu kredileri geri ödememişler.
Bunun karşılığında bankanın icra takibi başlatması gerekir değil mi. İşte tuhaflık da burada…
Bankanın yaptığı eksik ve hatalı işlerden dolayı, Kredi Garanti Fonu bu kredileri üstlenmiyor.
Kredinin geri ödenmemesine mi şaşarsın, bu eksik ve hatalı işlemleri yapanlar kim, haklarında soruşturma açılmış mı belli değil ona mı şaşarsın. Ortada tam bir saçmalık var anlayacağınız.
Bilmiyorum banka borcundan dolayı hiç icralık oldunuz mu? Bizim meslekte sık sık işsiz kalırsınız. Benim de işsiz kaldığım bir süreçte, kredi kartı borcumu ödeyemeyince ne yalan söyleyeyim ben oldum!
Bankadan telefon telefon üstüne. O da yetmezmiş gibi, avukata da verdiler dosyayı. Uğraştım durdum. Avukata ödediğim paralara mı üzüleyim, banka borcunu ödeyeceğim diye yaşadıklarıma mı şaşırıp kalmıştım. Üstelik öyle büyük bir rakam da değildi. Bin liralık borcu 5 bin lira olarak ödediğimle kalmıştım.
Peki 143.6 milyar TL kredi için bu firmalara ne yapmışlar. Hiç.
Hatalı işlemden dolayı kredileri geri alamıyorlarmış.
İşte yoksulun sırtından doyan doyana diyor ya Mahzuni Şerif, işte böyle oluyor.
***
Durum bu ve Türkiye'de gelir adaletsizliği ise her geçen gün daha da derinleşiyor.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’na bağlı KAMU-AR’ın Nisan 2025 raporuna göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli yaşayabilmesi için yapması gereken harcamalar enflasyonun etkisiyle ciddi oranda arttı.
Buna göre açlık sınırı bir ayda 452 lira yükselerek 26 bin 178 liraya çıkarken, yoksulluk sınırı da bin 182 lira artarak 79 bin 413 liraya ulaştı.
Üstelik yüksek enflasyonun yalnızca gıda ürünlerinde değil, barınmadan ulaştırmaya kadar birçok temel ihtiyaç grubunda da etkili fiyat artışlarına neden olduğu vurgulandı.
Bütün bunların nedeni bildiğiniz gibi yüksek enflasyon. Dezenflasyon süreci var ama İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınıp tutuklandığı 19 Mart'tan bu yana ekonomi bir kez daha rayından çıkmış durumda.
Ekonomistlerin hesaplamalarına göre son bir ayda 45 milyar dolar rezerv yakılmış. Net rezervlere göre ise 185 milyar dolar.
Hukuk böyle sıkıntılı olunca yatırımcı da gelmiyor elbette. Zaten böyle bir ortamda bu ülkeye Çin dışında sıcak para ve faiz için gelenler hariç yatırımcı da ayak basmaz oldu.
Bu nedenle de Bakan Şimşek mayıs ayında Avrupa’da yoğun bir ekonomi trafiğine hazırlanıyor. Şimşek’in programı hem Avrupa Birliği ile üst düzey temasları hem de uluslararası yatırımcılarla buluşmaları kapsıyor.
Yani Şimşek yine Evliya Çelebi gibi gezecek. Bin bir güçlükle biriktirildiği halde bir ayda havaya savrulan 45-50 milyon doları yerine koyabilmek için "Gelin ülkemize yatırım yapın" diye ter dökecek.
Bir işe yarar mı derseniz. Bu ülkede hukuk, adalet reformu yapılmadan, yapısal düzenlemelerini gerçekleştirmeden cazibe merkezi olamazsınız diye daha kaç kez söylememiz gerekiyor!
Toplumlar LAYIK oldukları şekilde yönetilirler....! Ancak , arada biz yanıyoruz.....!