Türkiye, Dünya'daki hemen her türlü gelişmede önemli bir yere sahip bir ülke ama 'yolsuzluk'la mücadelede ne yazık ki çok da keyifli noktada değil.
Türkiye’nin yolsuzlukta son yıllarda imajı fena halde bozulmuş durumda.
Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün her yıl yayınladığı Yolsuzluk Algı Endeksi'nin 2020 yılı verilerine göre Türkiye, 180 ülke arasında 86’ncı sırada.
Hatta durum o kadar kötü ki son 8 yıl içinde en çok gerileyen 5 ülke arasında yer alıyor.
Türkiye'de en fazla yolsuzluk olayının görüldüğü yerler, belediyeler.
Gelir ve gider bütçeleri tamamen şeffaf olmak zorunda olan ve Sayıştay başta olmak üzere mülkiye müfettişleri ve belediye meclisleri tarafından denetlenmesine rağmen, en fazla yolsuzluk neden belediyelerde meydana geliyor?
Aslında sorunun kaynağı; belediyelerin kendisinden değil, iştirakleri olan şirketlerden kaynaklanıyor.
Türkiye'de büyükşehir belediyeleri ve alt ilçe belediyelerinin hemen hepsinin, kendi belediye şirketleri var.
Alım satım, ihaleler, taşeron personel alımı birçok gider kalemi bu şirketler üzerinden gerçekleştiriliyor.
Ve ne ilginçtir ki bu şirketlerin hemen hemen tamamı "de-net-len-mi-yor!"
20 yıl öncesinde belediyeler diğer kamu kurumlarında olduğu gibi denetlenirdi. Örneğin Sayıştay'dan müfettişler geldiğinde, bir oda tahsis edilir ve uzun süre kalırlar, gider evraklarının tamamını kılı kırk yararak inceler ve her evrakı mühürlerlerdi. Dolayısıyla da incelenmeyen evrak kalmazdı.
Ancak son 20 yılda Belediye Yasası'nda yapılan değişikliklerle denetlemelerde de ciddi bir fark ortaya çıktı. Eskiden evrakların tamamını inceleyebilen müfettişler, şimdi 3-5 yılda bir gelip o da evrakların tamamını inceleyemeden raporlarını hazırlayıp çekip gidiyorlar.
Önemli bir eksiklik de belediye meclislerinde meydana geldi. Belediyelerin gelir gider evraklarını denetlemek üzere her yıl meclis üyeleri içerisinden, her partinin meclisteki üye sayısıyla orantılı denetim komisyonu seçiliyor.
Muhalefet partileri meclis üyeliklerinde çoğunluğu ellerinde bulunduramadıkları Denetim Komisyonu'na üye veremiyorlar.
Örneğin Samsun Büyükşehir Belediye Meclisi'nce bugünlerde seçilecek Denetim Komisyonu'na CHP, İYİ Parti üye veremeyecek. Çünkü çoğunlukları yeterli değil.
Samsun'da bu durumu bozan tek belediye başkanı AK Partili eski Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz'dı. Onun dışında hiçbir AK Partili belediye başkanı, Denetim Komisyonu'nda çoğunlukları olmasa bile muhalefet üyelerine yer vermedi. Yılmaz da zaten iki meclis döneminde bu uygulamayı sürdürebildi.
İşte bu durum; belediyelerin bir yıllık faaliyetlerinin mali olarak ne kadar yerinde ve doğru olduğu konusunda hep tartışma yarattı.
Çünkü bu şirketlerin faaliyet sonuçları yani bilançoları, kar ve zarar cetvelleri faaliyet raporlarında ayrıntılı olarak yer almıyor.
Halbuki 5393 sayılı Belediye Yasası çok açık. Yasanın 56. maddesinde; "... Belediyelerin faaliyet raporunda bağlı kuruluş ve belediye ortaklıklarına ilişkin söz konusu bilgi ve değerlendirmelere de yer verilir." deniliyor.
Samsun'un eski belediye meclis üyelerinden ve yıllarca Samsun Büyükşehir Belediye Meclisi'nde görev yapan Mustafa Tüfek de işte tam da bu konuya işaret ediyor.
Tüfek, bütün belediye başkanları ve belediye meclis üyelerinin, Belediye Kanunu'nun bu hükmün gereğini yapmakla sorumlu olduklarına işaret ederken, yolsuzlukların önlenebilmesi için faaliyet raporlarına, şirketlerin faaliyet sonuçlarının da dahil edilmesi gerektiğinin önemine işaret ediyor.
Hatta Tüfek bu konuda bir hayli iddialı. Belediye şirketlerinin yolsuzluk ve usulsüzlüklerin yoğun yapıldığı işletmeler olduğuna vurgu yapan Tüfek, "Denetlenmeyen hiçbir kurumdan sağlıklı bir sonuç alamazsınız" diye de uyarıyor.
Toplumlar demokratikleştikçe, açıklaştıkça ve şeffaflaştıkça, yolsuzlukla mücadele etme kabiliyeti artar.
Bütün dünyada örneklerini görüyoruz; düşünce özgürlüğünün altını oyan, insan haklarını ihlal eden bazı ülkelerde yolsuzlukla mücadele de çok düşük.
Bunun sonucunda; Yolsuzluk Algı Endeksi'ne göre 180 ülke arasında 86’ncı sırada yer alan bir ülke Türkiye.
Bizimle aynı puanı paylaşan ülkeler, Trinidad, Tobago, Doğu Timor, Fas, Hindistan ve Burkina Faso.
Bu ülkelerle aynı kategoride olmak Türkiye'ye yakışıyor mu?
Yolsuzlukla mücadelede daha fazla geç kalmadan, işe belediye şirketlerinden başlamaya ne dersiniz?