Bir önceki yazımda etkin bir şekilde dinlenme ve arınma sağlayan yöntemlerinden bahsetmiştim. Değerli okurlarımdan buna ilişkin yöntemlerin nasıl geliştirilebileceği ile ilgili soru ve öneri e-postaları aldım. E-postaların büyük çoğunluğunda bu bakış açısı ile yetiştirilmenin önemli yer tuttuğu vurgusu mevcut.
Bazı okurlarım bu kabiliyetin kendisinden çok çocuğunda bulunduğundan bahsettiler ve konu çocuk gelişiminin önemine evirildi.
Gelişim konuşmaya başlayınca konunun çocuklara ve gençlere gelmesi son derece doğal tabi. Yetişkinlerin gelişimi yetiştirdikleri çocukların ve paralelinde toplumun geleceğinin de gelişimi muhakkak ki…
Eğitmen, öğretmen, koç, mentör ve psikolog dostlarımla yaptığım sohbetler, okuduğum, izlediğim birçok yayın, babalık deneyimim, çocukluğum, gözlemlerim ve eğitmen kimliğimi bir araya getirdiğimde gelişen çocuk kavramının içinin nasıl doldurabileceğimizi özetleyebiliyorum.
‘Çocukluğunda ihtiyaç duyduğun o yetişkin artık sensin’
Geçmişte okuduğum ve sizlerden gelen e-postalarla birlikte beni bu yazıyı kaleme almaya teşvik eden harika bir cümle. Yetişkinliğe adım attığımız, kendimizi tanıma sürecinde yol aldığımız dönemde bir çoğumuz geçmişe döner kendi ebeveynlerimizin davranışlarını, yöntemlerini gözden geçiririz. Gelişen bakış açımız olumlu olumsuz birçok yönü geniş açıdan ele almamıza yardımcı olur.
Çocuklarımızın hayatın zorluklarına dayanıklılığı şüphe götürmezdir ki duygusal dirençlerine bağlıdır ve bu gelişimi sağlamalarında ebeveynlerinin ve öğretmenlerinin etkisi belirleyicidir. Bu yolculukta süreci olumlu etkileyen büyük unsurları aşağıdaki şekilde incelemek mümkün.
İlk etken, çocuğumuzla kurduğumuz güçlü duygusal bağdır. Kendini güvende hisseden, doğru sevgi ve güven ortamı bulan, sevildiğini hisseden çocuklar gelişime çok daha açık hale gelirler ve kendilerini daha sık, daha doğru ifade etmeye başlarlar. Kendini doğru ifade eden çocukların bu yönü yetişkinlerin empatik yaklaşımları ile birleştirildiğinde ortaya uyumlu bir birliktelik çıkar ki, bu da doğru başlangıç noktasının seçilmesindendir.
Çocuğumuzun zihinsel gelişimini destekleyici çalışmaların önünü açmamız da gelişimlerine olumlu yansıyan etkenlerden. Soru sormalarının çocukların kendini ifade etme ve gelişme sürecinin önemli bir parçası olduğu aşikâr. Çocuğumuzun okuma alışkanlığı edinmesi, keşif ruhunun ve beraberinde yeniliğe açık öğrenme alışkanlığının da gelişmesi açısından kritik nokta. Unutmayalım ki çocuklar sözcüklerimizi dinler ancak davranışlarımızı örnek alır. Bir çocuk ebeveynlerinin okuma alışkanlığına ne kadar tanık olursa okuma alışkanlığını o kadar geliştirir. Doğru oyuncaklarla oynamak ve oyuncağın seçimi de zihinsel gelişime katkı sağlar. Bu gelişim çocukların kendi oyuncağını kendi yapabilmesi aşamasına kadar varabilir.
Modern toplumların bir bölümünde doğa ile kopan bağ, onarımı aciliyet taşıyan noktalardan biri. Yaş değişkeni ayırt etmeksizin bireylerin hem beden hem ruh hem de zihinsel gelişimleri için doğa en etkili araçlardan biri. Gezegenimizi keşfetmek beynimizi geliştirdiği, doğada salgıladığımız hormonların fiziksel gelişimimize katkı sağladığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bunun çocukluk çağında doğru deneyimlenmesi ve düzenli hale getirilmesi özgüvenin de artışı olarak çıktılanır. Sağlıklı, doğru ve dengeli beslenme süreci de mutlu bireyler olabilmemizde göz ardı edilemez derecede önemlidir.
Çocuğumuzun sosyal becerilerinin, öz saygısının ve topluma saygısının geliştirilmesi de aktivite sayısı ile paralel ve önemli. Grup çalışmaları, birçok yaş aralığında insanla doğru iletişim ve aktivitelerde bulunmak sosyal becerilerin ve zihinsel gelişimin destekleyicisi. Çocuklar bu aktivitelerde çeşitli kişilik ve davranış özelliğinde bireyleri gözlemleyip, iletişimlerinden önemli çıkarımlar edinebilir. Farklı yaşam koşulları ve farklı fikirlerde insanla bir arada olmayı, doğru uyumlanabilmeyi bu yolla öğrenebilirler.
Sorumluluk bilincinin doğru yaşta aşılanmaya başlaması, hep söylediğimiz kendi ayakları üzerinde durabilme yetisinin gelişimini destekler. Verilen sorumluluk çocuğumuzun seviyesine ve yaşına ne kadar uyumluysa çıktıları da o kadar etkili olur. Sorumlulukların yerine getirme sürecinde çocukların karar verme mekanizması ile tanıştırılması da gelişimin diğer unsurlarından biri. Alınan sorumluluk, verilen kararlar çocukların çıktılarla karşılaşmasını beraberinde getirir ve bu aşamada hatalarından öğrenme, sonuçlarından öğrenme gibi bambaşka bir öğrenme süreci ortaya çıkar. Deneyimleyerek öğrenmenin kalıcı etkisi ömür boyu sürer.
Ceza ve ödül eğitim tarihi boyunca hep tartışma konusu olmuştur. Her bireyde kişiye özel sonuçlar doğurur ancak bazı sonuçları genel kabul görmüştür. Ceza veya ödül vererek sonuçlar elde etmeye çabalayan değil, doğru yönlendiren, kendini keşfetmesi için kılavuzluk eden ebeveyn olmak çocuklarımızın gelişimine belirgin ve net katkı sağlayan bir davranıştır.
Kaygı yönetiminde soğukkanlı olabilmek çocukların direncini artıran önemli etkenlerden. Yaşanması muhtemel durumları anlayabilme, kavrayabilme, tedbirler üretme ne kadar geliştiriciyse tüm risklerin kaygıya dönüşmesi de öğrenme ve uyumlanma sürecinde o kadar olumsuzdur.
Sevgi bağını güven ortamında hisseden, doğru rol model olan ebeveyninden izleyerek öğrenen, okuma alışkanlığını ve paralelinde kendini ifade edebilme yeteneğini üst seviyeye çıkaran, doğada vakit geçiren keşfeden, ebeveylerini ödül veya ceza merci olarak değil kendine rehberlik edenler olarak gören, sadece gözlemleyerek ya da sade okuyarak değil deneyimleyerek ve sonuçlarını görerek de öğrenen çocuklar, bu deneyimlerini kaygılarını kontrol etmede son derece etkin kullanabilirler.
2021 yılında aramızdan ayrılan çok değerli Prof. Dr. Psikolog Doğan Cüceloğlu’ndan duyduğum hepimizin kulağına küpe olması gereken, Yunan Filozof Epictetus’un tümcesi şöyledir: “İnsanın anavatanı, çocukluğudur.”
Anavatanında huzurlu, güvenli, gelişime doymayan, ruhsal, bedensel ve fiziksel olarak yetkin bireyler yetiştirmemizin toplumsal ilerleyişimizin en önemli unsuru olduğunu unutmadığımız, sağlıklı ve keyifli günler dilerim.
Kaleminize sağlık.