Değişmedim, adeta dönüştüm.
Görmeyeli çok değiştin sen.
Değişmeye çalıştım ama gördüm ki dönüşüverdim.
Ne yaparsam yapayım değişemem.
Hepimizin birçok seminerde, konferansta, söyleşide, sosyal medya paylaşımında, yazıda karşısına çıkan bir konu oldu değişim ve dönüşüm. Yukarıda tümceleri sıklıkla duyar olduk. Adıyla müstesna bu iki kavramın hayatımıza girişi de değişim ve dönüşüm içeriyor aslında. İsminin ta kendisi bir etkiye sahipler tıpkı farkındalık kavramı gibi. Değişim ve dönüşüm kavramları hakkında bilinçlenmemiz, bu kavramların bireyin de toplumun da kaçınılmaz unsurlarından oluşu, değişimin de dönüşümün de kendisi. Birbirlerine yakın olduklarını düşünmemizle onları zaman zaman ayıramayabiliyoruz ancak esasında çok farklı kavramlar.
Değişim yüzeysel, geriye döndürülebilmesi de mümkün bir durum oluşturabilecekken dönüşüm çok daha köklü bir süreç. Değişime bir alışkanlığı örnek vermek mümkün ancak dönüşüm için bu kadar yalın konuşmak yeterli olmayacaktır. Dönüşüm çok daha derinlemesine bir kavram ancak bir yanıyla da değişime bağlı. Dönüşüm değişime ihtiyaç duyar çünkü değişimin sürecinin kalıcı hale gelmesinin ifadesidir. Alışkanlıklarınızı değiştirebilirsiniz ancak hayat felsefenizin evrilmesi bir dönüşüm olur sizin için. Örneklendirirsek, her gün yürüyüş yapma alışkanlığı geliştirmek bir değişimdir ancak hayatınızın tamamını sporu yaşam felsefesi haline getirmiş biri olarak sürdürecek olmak dönüşümdür.
Bu iki kavramı netleştirerek hayatımıza dahil edebilmemiz için süreci doğru yürütmemiz önem taşır. Beynimiz belirsizlik ortamından pek hoşlanmaz. Değişim fikri belirsizlik kaygısı oluşturabilir ve bu da uzun vadeli dönüşüm planlarımızın aksamasına yol açar. Beynimizin değişime gösterdiği direncin başlıca sebebi kendini güvende ve konfor alanında hissetmeyi sevmesidir. Bu direnci kırmak sürecin doğru başlamasını ve işlemesini sağlayacaktır. Beynimiz biliniri ve sonuçlarına hakim olunanı sever. Değişim süreci başlatmak ve bu süreci dönüşüme taşımak için yeni düzenle ilgili net bilgiler edinmek etkili bir yöntemdir.
Kıyaslama yapmak doğamızda vardır ancak her birimiz kıyas sonrası farkındalık elde etmeyiz. Kıyaslamayla kalmayıp soran, sorgulayan farkı gören bireyler olmamız farkındalık kazanmamızı sağlar ve bizi harekete geçiren büyük etkenlerden biri de budur. Öğrenmeye aç bir beyin her zaman farkındalık sahibidir, değişimden imtina etmez ve zamanla gerekli zihinsel esnekliğe sahip olur.
Bu kavramların her ikisi de öylesine sihirli ki, gündeminizde tuttuğunuz an bile süreç başlamış demektir çünkü harekete geçmek ve sonuç almak için en önemli adım budur. Sürecin geliştirici etkisi göz ardı edilemez boyuttadır. Bir iş dergisinde okuduğumu hatırlıyorum Joel Barker’ın "Aksiyon olmadan vizyon sadece bir hayal, vizyon olmadan aksiyon ise sadece bir aktivitedir. Vizyon ve aksiyon dünyayı birlikte değiştirebilir" sözünü. Ne zaman bu konu üzerinde düşünsem aklıma gelir. Bu bilince sahip olmak çağın altın becerilerindendir.
Bir dönem çok revaçta bir kalıptı gelişime kapalılık ancak günümüzde yerini değişime kapalılığa bıraktı. Değişim hayatımızda her zaman bizim etkimizle gerçekleşmez. Bazı değişimler bizler için olumlu sonuçlar taşırken bazıları tam aksine olabilir. Her iki süreçte de değişime ayak uydurmak, gelişime ayak uydurmaktan çok daha güçlü zihinler ister. Fark yaratan bir yetenek daha…
Başarının önemli bir değer olarak gösterilmesi farkında olmadan bazılarımızı tesirine alabilir. Başarı o denli önemli gösterilir ki bizlere, bazı durumlarda başarısızlıktan da ders alabileceğimizi görmeyiz bile. Amacımız tabi ki yaptığımız işte başarılı olmak adına yetenek ve birikimlerimizi kullanmaktır ancak başarısızlık da olumlu sonuçlar çıkarabileceğimiz bir durumdur. Bu farkındalık da değişimden dönüşüme yolculuğumuzda bizleri cesaretlendirecektir.
Bireyi olduğumuz toplumun değer yargıları ve düşünce kalıpları bu yolculuğa karşı direncimizi artırabilir. Gelişmek için değişme çabamızın olduğu durumlarda ‘’Böyle geldik, böyle gidiyoruz işte’ cümlesi ile karşılaştıysak ortamı gözden geçirmek yerinde olacaktır. Bu paylaşımlar zamanla bilinçaltımıza işler ve düşünce kalıplarımıza dönüşür.
Albert Einstein "Önyargıları yok etmek, atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur “der. Aylarca alçıda kalmış bir bacak alçıdan çıktığında güç kaybına uğramıştır emekler, sendeler ancak yürümeyi devam ettirdiğinde eski sağlığına kavuşabilir. Ön yargılarımız, düşünce kalıplarımız, kendimize inancımızı hayallerimizi, hedeflerimizi alçılara sarıyorsa önce onları değiştirelim hatta etmemiz gerekenleri yok edelim. Emeklemeye, ufak adımlar atmaya başlayalım, göreceğiz ki yürüdükçe güçleneceğiz, güçlendikçe yürüyeceğiz. Yürüyecek daha çok yol var! Şüphesiz ki yollar zorluklar da barındıracaktır. Korkularımız, kötü deneyimlerimiz hayatımızda olması gereken yerde ve olması gerektiği haliyleyse ancak o zaman enerjimizi hayallerimizi hayata geçirmeye ayırabiliriz, değişime ve dönüşüme ayak uydurabiliriz. Bununla başlayan değişimlerin kalıcı, köklü hale gelmesi çok daha kolaydır.
Değişim yolculuğuna çıkmak, gelişmeye kendinden başlamak ve bunu gerektiğinde dönüşüme kavuşturmak ancak kendimiz keşfedersek mümkün. Mevlana ‘Dün akıllıydım, dünyayı değiştirmek istedim, bugün ise bilgeyim kendimi değiştirdim’ sözüyle özetler bunu.
Kendimize şunu soralım: “Benim için neden geçerli olmasın?”
Hep birlikte öğrendiğimiz, hep birlikte geliştiğimiz keyifli ve neşeli bir hafta sonu dilerim.
Elinize sağlık. En çok kork*** konuya bakış açınız olumlu olmuş. Eğitimlerinize katılmıştım. Hiç şaşırmadım bu bakış açınıza