Adını biliyoruz, adresini biliyoruz ama onu olmaz zamanlarda misafiri edenler olarak bir çoğumuz nereden geldiğini, nereli olduğunu bilmiyoruz.
Biz dili kullanmakta sakınca görmedim çünkü son zamanlarda her yaştan bireyin mücadele ettiği bir his kaygı…
Çocuklarının ve ebeveynlerinin okula uyum süreci kaygısı, parkta oyun oynarken oyun aletlerinden zarar görme kaygısı ile örneklendirmeye başlasak, paragraflarca yazsak bitmeyecek onlarca kaygı ile devam eder metnim…
Doğada bir şahinin, bir kurdun, bir tırtılın ve bir insanın aynı gün dünyaya gelişini hayal edelim. Diğerleri birkaç gün hatta saat anne desteğine ihtiyaç duyarken insan tam aksine aylarca hatta yıllarca bakım görmezse yaprak gibi sararıp solmaya mahkumdur. Doğaya uyum yeteneğimizi sergileyebilmemiz yaşama tutunabilmemiz için göreceğimiz destekle mümkündür ancak. Böyle bir canlının birtakım kaygılar duyması son derece normaldir ancak bu kaygıların zamanla aşılması güç kalelere, yönetilmesi mümkün olmayan duygu durumlarına dönüşmesi işleri zorlaştırıcıdır.
Kaygı insanın doğası gereğidir. Yerinde kaygılar hayatımızın sorunları değildir. Sorun olan yersiz üretilen, büyütülen ve yönetilemeyen kaygılardır. Kaygı duymayla barışık olmak, kaygıları yönetebilmek, sınırlayabilmek uyaran sayısının her geçen gün arttığı günümüzde önemli bir donanım olarak çıkar karşımıza.
Bu his çoğu zaman da bizi tatlı tatlı uyaran bir sistem aslında… Buluşların bir kısmı insanoğlunun tedirginliği, endişeleri, kaygıları, kendini koruma isteği sonrası ortaya çıktı. Kaygıyı sindirmeye çalışmak yerine onu bir uyaran olarak görerek yönetmek bireyin kendini koruyabilmesinin yöntemlerinden biridir. Nasıl yapılabileceği ile ilgili önerilerim şunlar;
• Bedensel rahatlama yöntemleri geliştirin. Doğada vakit geçirin, nefesinizi kontrol etmeyi öğrenin, yoga pratikleri yapın.
• Kendinize kaygınızın altının dolu ve gerçekçi olup olmadığını sorun. Siz mi ortaya çıkarttınız yoksa gerçekten var mı? Boyutu ne olmalı? Bunu düşünmeye gerektiğinden fazla zaman ayırmamak da önem taşıyor.
• Deneyimlerinizi hatırlayın. Benzeri durumlarda ne gibi sonuçlar aldığınızı ve nasıl yönettiğinizi düşünün. Sonuçları ve süreçleri gözden geçirmek kontrolünüzü artıracaktır.
• Kendinize dürüst olun ve olumlu bakış açısı geliştirin. Gerekirse profesyonel destek alın ve kaygılarınız olması gereken seviyeye dengelenene kadar almayı sürdürün.
• Neleri izlediğinize, neleri ve kimleri dinlediğinize, zamanınızı kimlerle geçirdiğinize dikkat edin. Aşırı kaygılı ve olumsuz insanların sizde etki bırakacağını unutmayın.
• Müzikten destek alın. Enerji veren şeyler dinleyin. Huzur veren kaygıyı azaltan müzik frekansları ve tasavvuf müziği olumlu etki uyandıracaktır.
• Gürültülü, kalabalık ve aşırı uyaran içeren yerlerden uzak durun. Kendinize konforlu bir alan açın.
Öneriler bireyin sosyal gelişim seviyesine göre çeşitlilik arz edebilir. İş yaşamı, özel hayat, aile hayatı, deneyim seviyesi gibi birçok etken bireyin kaygılarının kaynağını oluşturabilir. Bu nedenle her bireye göre çok çeşitli etkenleri konuşmak mümkün.
"Kaygı, küçük şeyleri büyük gösteren dev bir büyüteçtir" der Charles Spurgeon kontrolsüz kaygıları vurgularcasına…
Üretmeyelim, kaçmayalım, yüzleşelim ve yönetelim! Unutmayalım ki hiçbir testi hacminden fazla su almaz.
Sağlık ve neşe dolu günler dilerim.
Kaygısız da hayat olmuyor ama