Eskiden evlilik kutsaldı. Şimdi ise masal...
Eskiden evlilikler çok kolaydı.
Bir yorgan, bir yastık, bir döşek yeterliydi!
Şimdi ise evlilik için 3 anahtar şart: ev, araba, iş yeri.
Eski evlikler mezara kadar idi!
Şimdiki evlilikler ise pazara kadar…
Eskiden evlilik ucuzdu.
Zina suçu işlemek için, ölümü göze almak gerekirdi.
Şimdi, 'Zina Bedava',
Evlilik ise neredeyse ölüm.
Eskiden evler sadeydi, toprak kokulu mutluluklar vardı.
Şimdiki evler ise aksesuarlı, beton soğukluğunda huzursuzluklar var.
Eskiden iki odalı eve, 4 aile sığardı.
Şimdi dört odalı evlere, tek aile sığamıyor.
Eski odalarda, bir palas bir minder vardı.
Şimdiki odalar ise, mobilyalardan sanki showrom salonu!
Gösteriş ve gurur pazarı! Oturmak bile nasip olmuyor. "Modası geçti" diye, sürekli değişim…
Eskiden evler, misafirle bereketleniyordu, misafir doluydu.
Şimdi ise anne ve babalar bile, misafirliğe kabul edilmiyor! Eskiden evin süpürge makinesi, çamaşır makinesi, fırını, bulaşık makinesi evin kadınıydı. Şimdi ise kadın, "evin para getireni" oldu. Eskiden aileler, çalışmaktan kavgaya fırsat bulmazdı.
Şimdi ise ebeveynler, oturmaktan, kavga için bahane arıyor.
Çünkü sıkılıyor, beyefendi ve hanımefendiler.
Eskiden kocasına bir bardak su verince, şeref duyardı kadın…
Şimdi ise dışardaki patron ve emir erlerine hizmet ederken, evdeki kocasının "bir su isteği"ne, "Kendin iç öküz efendi" derecelerine düştü yuvalar.
Neyse…
İnsanoğlu nimetlendikçe azdı, şımardı ve huzursuz oldu. Oysa fakirliğin kendine has bir imanı ve onuru vardı. Bazen 'ah eski günler ah' diye feryat edip bağırmak istiyoruz.
Selâm, hidayete tâbi olanların üzerine olsun...
Siz okurlarıma mutlu yuvalar kurmanız dileklerimle hoşça kalınız...