Bu başlığı attıktan sonra sıra altını doldurmaya gelir. Zorlanırsın. Zor iş. Hayata çatıyorsun. Hayata kızıyorsun. Şikâyet ediyorsun. Güfte hazır. Ne söylenir ki bunun üzerine? Hayat râst bir şarkı mıdır ki? Dinleyip dinlenesin. Hayat ağırdır. Yorar. Bıktırır. Usandırır. Ha şu notu da baştan düşeyim: Buradaki ben değilim ha. Sonra “Aaa ne oldu, diyorlar. Kim yaptı? Kimler dokundu? Üzdü, kırdı, gücendirdi.” Okuyanlar üzülüyor. Bana dönüp sorup sorguluyorlar. Bize düşen bir şey varsa yapalım diyorlar. Allah onlardan razı olsun. Seviyorlar. Sevenimiz, duacımız çok. Biliyorum. Gurur duyuyorum onlarla. Yazının girizgahı böyle. Okurlar kendini bulacaklar bu yazıda. Bizi anlatmış Güftekâr: Halit Çelikoğlu. Bestekâr: Ali İhsan Kısaç… İsa ABANOZ sadece aktarıcı. Köşesine taşımış. Umut AKYÜREK’in sesinden şarkıyı dinlemiş, beğenmiş, yazmış. Beğeniye sunmuş. Önce şarkının sözleri:
Dünyada ne günler yaşadım gördüm
Bir bahar gibiydim kışlara döndüm
Artık her arzumu kalbime gömdüm
Hayat sen ne çabuk harcadın beni
Gençliği gönlümde bitmez sanırdım
Hayat ben hep seni böyle tanırdım
Çaresi olsaydı ömür alırdım
Hayat sen ne çabuk harcadın beni
Perişan gençliğim üzgün bakıyor
Kalbimi bir korku sarmış yakıyor
Şimdi gözlerimden kanlar akıyor
Hayat sen ne çabuk harcadın beni
Bu sözlerden sonra haddi zatında pek söz kalmıyor. Yıllar, seneler herkes için işliyor. Her ölüm bünyesinde bir doğum saklarken her doğumun neticesinin ölüm olduğunu da bilmekteyiz. Bir sürü sebep bunu bize hatırlatıyor. Biz de itiraz etmiyoruz. Geçen yıllar bizlere bir şeyler katarken bir şeyleri de götürüyor. Bu arada bir şiirin iki yazarı vardır. Biri yazan, diğeri okuyan. İkisine de minnettarız. Yazan belli… Güzel yazmış. Bir de dinlemenizi salık veririm. Kalın sağlıcakla…