Bir baba oğluna soruyor.
Ne yaptın harçlığını?
Çocuk: ‘Babaaa… babaaa…’ diyor ağlamaklı bir sesle.
‘Bir lirasıyla bir meyve suyu aldım’ diyor.
“Bir tane arkadaşım var” baba diyor.
“Ona anne babası harçlık vermiyor.
Bir kuruşu bile yok.
Bir lira verdim ona o da gitmiş bir meyve suyu almış.
Çocuğun beslenmesi bile yok.
Aç mı kalsın çocuk?
Anne babası hiçbir şey vermiyor ki çocuğa.
Suluğu bile yok.
Sadece şişesi var.”
Babası “sen yardım mı ediyorsun çocuğa?” diyor.
Çocuk, babasına ve bütün insanlığa ders verircesine, o edayla, ağlamaklı, uyarıcı, uyandırıcı, ikaz kokan bir sesle ama vakur, kendinden emin bir tavırla:
“Babaaaa… Aç mı bırakayım çocuğu ha? Aç mı kalsın ha aç mı kalsın?”
Çocuk, “baba” diyor, “ben söyledim. Artık annesinden beslenme isteyecekmiş.”
Annesi veremiyormuş.
Babası sebebini soruyor.
Çocuk “bilmiyorum ki” diyor.
Biz hep sebepleri sorarız ya.
Sonuçta harçlık alamayan, beslenmesi olmayan, aç bir çocuk var ortada.
Bu çocuğun üzerinden hikaye devşiren biz büyüklere 10 yaşındaki çocuk hayat dersi veriyor.
Her zaman istemiyor çocuk diyor.
Bazen istiyor, bazen istemiyor.
Bazen istiyor, bazen istemiyor.
Bu anlattığım bir paylaşımdı.
İzledim, etkilendim, aktardım.
Kurmaca bir metin değil bu.
Çocuk, çocuk saf ve temizliğiyle anlatıyor harçlığını nasıl kullandığını babasına anlatıyor.
Toplumun ve büyüklerin yükünü ve sorumluluğunu üstlenen bir çocuktu buradaki.
Çocuklar hep böyle davranırken biz büyükler neden bu çocuklardan ders almıyoruz?
Neden kirlendik?
Bozulduk.
Merhamet duygumuzu kaybettik.
Bizlere de birisi şu soruyu sorarsa nasıl cevap veririz acaba?
Ne yaptın harçlığı?
Allah’a emanet olunuz…