Bugünlerde en çok tartışılan iki konu var. İlki kıdem tazminatı, öteki ise Bodrum'da 370 TL'lik döner.
O kadar güzel bir ülkeyiz ki, Yılmaz Erdoğan'ın bir şiirindeki gibi, Neşet Ertaş ile Bülent Ersoy'u aynı sevgiyle dinliyoruz.
Bir tarafta milyonları ilgilendiren kıdem tazminatı, öteki tarafta mutlu bir azınlığın derdi biiiç'te döner keyfi.
Kıdem tazminatı ile ilgili tartışmalar sürerken, buzdağının görünmeyen diğer yüzü geliyor insanın aklına. Asgari ücret adı altında, sefalet yaşayan milyonlarca insanın var olduğu bir dönemde, her şeyin zamlandığı, pahalılığın artık bir hayat rutini halini aldığı süreçte, kıdem tazminatı işçiler ve emekçiler için bir lüks olmakta.
Lüks, vazgeçilebilen bir anlayıştır. O yüzden, birileri ölümü gösterip sıtmaya razı ederken, işçiler ve emekçiler ellerindeki asgari ücretten olma korkusu ile seslerini de çıkaramamakta. Yoksa, hayatını kurguladığı bu haktan vazgeçmek, vazgeçilmesini konuşmak bile büyük bir mesele olmalıydı.
Malumunuz, çok magazin severiz, kimin kiminle, nerede ne yaptığı ile ilgili saatlerce programlar izleriz. Ana haberlerde kıdem tazminatından çok, “ünlülerin” Bodrum keyfini görüyoruz. Dönerin 370 TL'ye satıldığı, bunun da kimseye dert olmadığı bir düzende, asgari ücretlinin 1 kilogram kıyma için nelere katlandığını düşünmüyoruz.
Çok matematik bilmeye gerek yok.
Bir asgari ücretli, sabahın 7'sinde uyanıp, akşamın 6'sına kadar hatta kimi zamanlar daha fazla kan ter içinde çalışıp, bütün gün belki de yük taşıyıp, ayakta durup kazandığı para ile Bodrum'daki dönerin yanındaki ayranı satın alabiliyor sadece.
Bir kilogram kıyma ortalama 60 TL. Tabi 60 TL'lik kıymanın yağ oranı, 80 TL'lik kıyma gibi olmuyor. Orası da ayrı... O yağlı kıymayı alabilmek için bir gün çalışması gerekiyor. Ya da kahvaltılık peynir almak istedi. Yine bir gününü sadece bir kalıp peynir için harcamalı.
Diyelim ki canı çekti...
Bir pazar günü ailesiyle kahvaltı yapacak ve sofrada biraz bal, biraz da tereyağı olsun dedi. İki gününü feda etmeli bu "lüks" için. Ya da şöyle kuru fasulye pilav, yanına bir baş soğan, bol köpüklü bir de ayran. Hiç tasalanmasın, yine bir gün boyunca helalinden çalışırsa, 1 kilogram fasulye ve 1 kilogram pirinci alnını teriyle hak edecektir.
Örnekleri çoğaltmak mümkün. İnsanoğlu bu, canı çektikçe çekiyor.
Kimileri Bodrum'da bir günde 4 kişilik bir ailenin rızkını çatır çatır yerken, kimileri de temel ihtiyaçlarından kısıp, suyunun suyu misali, aynı üründen üç kap yemek çıkartıyor.
Öyle değil midir?
Pilav yaparsın mesela, kalanı ile ertesi güne çorba. Ya da patlıcan alırsın, oturtması da olur, kızartması da, kalırsa birazıyla mücverini yaparsın...
Karnını doyurmak bütün derdin olunca da, geri kalan her şeyi unutursun.
Çıkalım sokağa soralım...
Asgari ücretli birisini çevirelim.
En son ne zaman tatile çıktın?
En son ne zaman ailenle birlikte dışarıda, güzel bir restoranda yemek yedin?
En son ne zaman sinemaya gittin?
En son ne zaman bir kitap satın aldın?
En son ne zaman felekten bir gece çaldın?
Soruları uzatmak mümkün...
Hani diyoruz ya, bizim millet okumuyor, bizim millet sinema bilmiyor...
Eleştiriyoruz hesapsızca.
İnsanların önceliğini hiç düşünmüyoruz.
Bir sinema bileti, bir ailenin bir haftalık ekmek masrafı...
Bir tatil, en az 5 aylık maaşı...
Bir kitap, bir kilo kıyma parası...
Velhasıl...
Uzatmanın anlamı yok...
Gündeminizi böyle şeylerle meşgul etmek de istemem...
Dönelim asıl konumuza...
Bodrum'da döner 370 lira.
Vallahi bedava, billahi bedava...
Selam ve saygıyla...