Hepimiz bir yaşam kavgası içindeyiz.
Kavga, kaygıya dönmüş vaziyette.
Gelecek kaygısı...
Ne olacak korkusu var içimizde sürekli...
Tabii bunun temelinde yatan da ekonomik durumumuz...
Derler ya hani, "Madde, bilinci belirler."
Bizimkisi de o hesap.
Koşullarımız, bizim hayata bakış açımızı da etkiliyor.
Zengin ile fakir arasındaki fark sadece maddi değil...
Bilinç düzeyinde de...
Tabii ki bunun temelinde, bir şeylere erişebilme imkanının olması ya da olmaması da yatıyor...
Örneğin, bir eve her gün et girerken, diğerine ayda bir giriyor...
Bir eve her gün bolca meyve-sebze girerken, öteki makarna ile besleniyor...
Birisi özel okullarda, özel derslerle, özel hocalarla sınava hazırlanırken...
Bir diğeri 40-50 kişilik sınıflarda öğrenim görüyor...
Birisi özel hastanelerde, özel doktorlarla hastalığına şifa bulurken, bir diğeri sabahtan akşama kuyruk bekliyor...
Kısacası maddi koşullar sizin bilincinizi belirlerken, öte yandan toplumsal olarak da "yerinizi" belli ediyor.
Hepiniz bankalarda sıra beklemişsinizdir...
Numaratörde ilk sırada olsanız bile, bankada mevduatı çok olan "özel müşteriler" sizden önce işlemini yaptırıyor.
Ya da vücut tiplerimiz bile bu maddi koşullarla şekilleniyor.
Mahalle mahalle bile fark ediyor bu durum.
Varoş çocukları ile semt çocukları arasındaki farkı çıplak gözle görmemek mümkün değil.
Sonuç olarak, maddi kaygılar bizi "biz" yapıyor.
Bu durum da bizlerin sosyal hayatına birebir etki ediyor...
Sinemaya...
Tiyatroya...
Kitaba...
Konsere...
Bütçe ayıramayan...
Tek kaygısı geçim olan bireyler çareyi başka şeylerde arıyor...
Çünkü sinemaya gitmek için bir gün çalışması gerekiyor...
Bir kitap almak için bir günlük yevmiyesini ayırması gerekiyor...
Tercihini sinemadan, tiyatrodan, konserden, kitaptan yapmayan kitleler...
Var olan bu kültür karmaşasında sosyal medyada da karşılaştığımız bir alt kültüre yöneliyor.
Bu alt kültür öyle bir hale geliyor ki...
80 yaşında dededen tutun da...
10 yaşındaki çocuğa kadar...
Erkeğiyle, kadınıyla...
Hepimizin günlük hayatta aklının ucundan bile geçemeyecek saçmalıklara neden oluyor.
Toplum, yozlaşmak demek istemiyorum ama...
Kötü bir alt kültürü besliyor...
Ve bu alt kültürün, bundan bir on yıl sonra bizim kültürümüz haline geleceği kaygısını taşıyor.
Eşit koşulların olmadığı her alan, bize bunu dayatıyor.
Çünkü doğanın bilinen kanunudur...
"Doğa, boşluk tanımaz."
Eğer siz, boşlukları daha iyisi ile doldurmaz, bir kültür yaratmazsanız...
O boşluğu başka şeyler doldurur...
Buna kızsak da eleştirsek de üzülsek de artık faydası olmaz...
Önemli olan o boşluğu yaratacak koşulları ortadan kaldırmaktır.
Kaldıramıyor ve yerine yenisini koyamıyorsak...
Şikayet etmemizin kimseye faydası yok...