Hafta sonu eski yazılarımı karıştırayım dedim...
Ne yazmışım, nelere değinmişim, güncelliğini yitiren var mı diye?
Pat bir yazı düştü önüme...
Hoşuma da gitti...
Güncelliği de yerinde...
Belki okumamış olanlar vardır diye düşünerek, yazıyı sizinle paylaşmak istedim yine...
Yazının tarihi 31 Mayıs 2010...
Neredeyse 10 sene olmuş.
Ama değişen bir şey de olmamış...
Buyurun okuyun...
Kararı siz verin lütfen...
***
Her şey yapılabilir mi parayla?
"Her şey yapılabilir
Bir beyaz kağıtla
Uçak örneğin, uçurtma mesela.
Altına konulabilir
Bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
Sallanan bir masanın.
Veya şiir yazılabilir
Süresi ötekilerden kısa
Bir ömür üzerine..."
Yılmaz Erdoğan
Rahmetli Lidyalıları sevmem...
Hatta kimi zaman küfrederim de ağız dolusu.
Bu sevgisizliğin temelinde "serdeki" bazı durumlar da yatmıyor değil ama...
Parayla hiç işimiz olmamış bizim.
Hayaller daha cazip gelmiş bünyeye.
Birileri kat, yat, araba, kariyer dolu bir hayat düşlerken, biz içinde katın da yatın da arabanın da olduğu "ortak" bir hayal kurmuşuz.
Yani öyle senin araban, benim arabam yok, her şey "hepimizin".
Bu daha derin bir konu tabii ki ama sanırım Lidyalıları ve o meşhur "icatlarını" sevmeme nedenimin temelinde bu bakış açısı olsa gerek...
Dedim ya, parayla işim olmaz...
Parayı ticari zekası olanlardan çok daha farklı kullanırım.
Mesela kırmızı 10 TL ile çok güzel "küllah" yaparım, 20 TL'den de fena olmaz...
50 TL tam da uçak yapılacak kıvamdadır, 100'lük bir desteyle yazın sıcağından serinleyebilirsiniz, güzel yelpaze olur. Asgari ücretle geçinenler pek fazla "randuman" alamayabilir ama sağlık olsun...
200 TL hakkında fikrim yok çünkü kendisiyle tanışma şerefine erişemedim henüz. Ama uzaktan görmüşlüğüm var kendisini bir banka kuyruğunda, veznedarın ellerinde...
Bozuk paralar daha eğlencelidir mesela...
5 kuruşlardan 20 tane toplarsanız ve iki avucunuzu kapatıp içinde sallarsanız dinlediğiniz her şarkıya ritm tutabilirsiniz...
50 kuruşların "gıcırlarıyla" 5'i 1 yerde olabilir mesela...
1 TL ise benim paramdır...
Açık ve nettir: "1".
Bir elinize 3-5 tane 1 lirayı alıp, en öndekini en arkaya götürmek kaydıyla can sıkıntınızı yenebilirsiniz mesela...
Arada kaynayanlar oldu...
1 kuruş da var, 25 kuruş da...
Onlar da darılmasın artık.
Elbette ki bu kadar basit değil her şey...
Ekmek alacağınız zaman anlatın bakalım bunları, "ya usta parayı uçak yaptım çocuk eğleniyor, sen bana ver oradan 1 ekmek" diyemezsiniz...
Aslında bir hafiflik değil bu, bir isyan.
Paranın saltanat sürdüğü düzene bir isyan.
İlişkilerin temelinde yatan, insanlara karşı bakış açınızı değiştiren bir "metaya" karşı isyan.
Çıkın sokağa, şöyle bir bakın.
Kendinizi test edin...
Denemesi bedava.
En eski elbisenizi giyin, en güzel mağazaya gidin.
Ya da en pahalı arabayla Çiftlik'ten geçin.
Çok da edebileştirmeye gerek yok yaşananları.
Dil ne söylerse odur.
Kağıdı kalemi (eski bir tabir tabii ki artık klavyenin tuşlarını demek lazım) fazla yormanın da bir anlamı yok.
Gidin o mağazada anlatın bakalım iyiliği, dürüstlüğü, sadakati, sevgiyi, saygıyı...
"Şu gömlek kaç dürüstlük acaba?" ya da "Arkadan bir 'adamlık' uzatır mısınız lütfen..." diye.
Deli diye içeri atarlar vallahi adamı...
O yüzden hiç bulaşmamak lazım bu işlere.
Bu düzeni biz mi değiştireceğiz sanki?
Bildiğimizi okumakta fayda var.
O da Lidyalılara bol bol rahmet...