Bülent Ortaçgil'in çok güzel bir şarkısı vardır...
NORMAL.
Dinleyenler hemen mırıldanmaya başlayacaktır.
"Ooo biri anlatsın hemen
Nedir bu normal?
Ooo canım sıkıldı artık
Yoksa ben miyim anormal?"
Artık öyle bir kelime haline geldi ki bu ‘normal’, adeta bir sıfat tamlaması oldu, cümlelerimizin içinde.
Her şeyin önüne, sonuna getirir olduk.
Peki, gerçekten ‘normal’ miyiz?
Bizim en büyük sorunumuz ‘normal’ olamamak değil mi zaten?
Böyle düşününce sorular da geliyor akla ister istemez.
Mesela kafede yan yana iki kişiden fazla oturmak yasak ama dolmuşta, otobüste, tramvayda sırt sırta, öksüre tıksıra gitmek serbest.
Gayet normal bir durum sanki bu.
Ya da parkta, sahilde yanyana gezmek, yürümek yasak ama AVM'ye gidip delicesine alışveriş yapmak serbest.
Ya da asansöre 4 kişiden fazla binmek, dükkanlarda belirli sayıda insanın üzerinde müşteri alınması yasak ama milyonlarca öğrenci, öğretmen, güvenlik görevlisi ve velinin tıkış tıkış sınava girmesi serbest.
Bunun gibi örnekleri çoğaltmak mümkün.
Bu soruları sormak da gayet normal.
Ama normal olmayan bir şey daha var.
Belirli bir kesimin istekleri ile ortaya atılan bu normalleşme süreci, ipin ucunu kaçırabileceğimiz bir noktaya doğru gidiyor.
Ortada verilmiş binbir emek var.
Özveri var.
Bunları yok saymak olmaz.
Ancak bunca emek, ‘normal’ bir şekilde heba da olabilir.
Belki de bizim ‘normalimiz’, bir başkasının ‘normali’ olamayabilir.
Dolayısıyla da ortaya karışık, kendinden hallice bir süreç izliyoruz.
Kimi lokantalarda çatal kaşık tek kullanımlıkken, kimi yerlerde eskisi gibi servis yapılıyor.
Dolmuşlarda, otobüslerde koltuklar ayrılıyor ama ayakta birbirinin ensesine öksürerek gidiyor insanlar.
AVMler, sokaklar, devlet kurumları, dükkanlar...
Hepsi kendi öznel koşulları itibariyle önlemler alıyor.
Standart bir uygulama yok.
Bir gün bir yerde normal karşılanan bir durum, ertesi gün bir başka yerde yasak olarak karşınıza çıkabiliyor.
Standartı yakalayamamak bir yanda dursun, normalin de ayarını kaçırmak gibi bir huyumuz var.
Düşünsenize, maskemizi bile kendimize benzettik.
‘Türk tipi’ maske kullanımı literatüre girmiştir bile.
İşin özü, normalleşmeyi herkes özledi.
Ama artık bu normal, eskisi gibi olmayacak.
Alışmak zorundayız.
Zorundayız da...
Hiç değilse standart bir normalleşme süreci yaşasak ve neyin, nerede, ne zaman olduğunu, nerede hangi uygulamaların var olduğunu bilsek ve hayatımızı ona göre organize etsek.
Aksi taktirde bu normalleşme, bize eskiyi mumla aratacaktır...
Sevgiyle, selamla...