Aşırı sıcak dalgasının etkisine girdiğimizden bu haftaki yazımı eyyam-ı bahur konusuna ayırdım. Boğucu sıcaklar anlamına gelen Arapça kökenli bu sözün astronomik ve astrolojik açıdan ne ifade ettiğine bakacak olursak;
Güneş her yıl temmuz ayının 6 ve 7 günlerinde Yengeç burcunda yer alan Sirius yıldızı ile birleşir ve boğucu sıcaklar bastırır. Genellikle kuzey yarım kürede temmuz ve eylül arasında görülen bu aşırı sıcaklar 31 Temmuz ile 10 Ağustos arasında zirve yapar ve her ülkenin coğrafi koordinatlarına göre farklı günlere denk düşebilir.
Günümüzde eyyam-ı bahur deyişi artık yerini ‘çöl sıcakları -Afrika sıcakları- cehennem sıcakları’ gibi ifadelere bırakmıştır. 40 dereceyi aşan ve nemle birleştiği için daha ağır hissedilen eyyam-ı bahur en başta kalp ve göğüs hastalıkları olan kişileri zorlar.
Tüm canlılarda bir gerginlik, halsizlik, bitkinlik, aşırı terleme, baş dönmesi ve sersemlik hissi ile birlikte sıcak çarpması görülebileceğinden ince pamuklu giysiler, şapka, sık duş alma, bol su içme, az ve hafif beslenme ve yorucu işlerden uzak durmak bu süreci daha rahat geçirmeyi sağlayabilir.
Bu kavurucu sıcak dalgasının karşıtlığı dondurucu soğuk dalgası olup ocak ve mart aylarını kapsar. Doğa kış uykusu moduna geçerek yaşamı koruma altına alır. Aynı şekilde yaz şekerlemesi diyebileceğimiz (sıcak iklimlerde siesta) hafif uyku modu ile beden dinlenme ritmine girer. Mevsimsel ritme uygun hareket edilmediğinde insan ve hayvan ölümlerinde artış olur.
Eyyam-ı bahurun doğada en sık görülen etkileri bitkilerde büyüme durgunluğu veya kuruma, ırmak ve nehir sularında azalma ya da çekilme, büyük çapta orman yangınlarıdır. Ayrıca ısı artışına bağlı elektrik arızaları (kabloların erimesi, trafo patlaması, kontaktan çıkan yangınlar) demiryolu rayların genleşmesine bağlı tren kazaları ve asfalt erimesi veya motorlu araçların hararetinden kaynaklanan mekanik kazalardır.
Eyyam-ı bahurun oluşumunda Güneş ön planda görünse de arkasındaki asıl güç Sirius yıldızıdır. Büyük Köpek (Canis Majör) takımyıldızında yer alan Sirius bir çift yıldız sistemidir. Daha parlak olanı alfa (Sirius A) görünür kadri -1.47 olup, kütle ve çap bakımından Güneş'ten büyüktür. Sirius 9 bin santigrat dereceyi aşan yüzey sıcaklığıyla Güneş'ten 25 kat daha fazla enerji yayar.
Daha sönük olanı beta (Sirius B) görünür kadri 8.44 olup ölü bir beyaz cücedir. Sirius'un üçüncü bir bileşeni olduğu (Sirius C !?) ileri sürülse de henüz kesinlik kazanmamıştır. Güney yarım kürede konumlanan ve geceleri sürekli göz kırpan Sirius "Ak yıldız" olarak da bilinir
Güneş ve Sirius gibi iki parlak ve sıcak yıldızın gökyüzünde birlikte doğduğu günler yeryüzünü kasıp kavurduğundan antik Yunan ve antik Roma'da yazın bu en sıcak dönemi "Dies Caniculares" olarak adlandırılır. Anlamı "Köpek günleri" dir. Sirius yıldızı kurt ve köpek şeklinde simgelendiğinden bu adla anılır ve bizdeki eyyam-ı bahura karşılık gelir.
Birçok uygarlığın tarihinde önemli bir rol oynayan Sirius yıldızının 70 gün kaybolup ardından tekrar ortaya çıkışı yeryüzünde bazı doğa olaylarına sebep olur. Eski Mısır'da Nil nehrinin taşma tarihi ona göre tespit edildiğinden, Güneş yerine Sirius takvimi kullanılmıştır. Denizciler de kılavuz yıldız olarak onu taçlandırmıştır.
Ezoterik bilgilerde Sirius "Güneş'in arkasındaki Güneş" veya "Spiritüel Güneş" olarak geçer. Kadim Türk uygarlığında evrenin direği olarak büyük saygı görür ve Temir Kazık adını alır. Göğün göbeği - Göğün Kapısı olarak kutsanır.
Astrolojik çerçevede Sirius'un Güneş ile birlikte doğuşu boğucu sıcaklar, hızla yayılan ısı dalgaları, ateş, yangın, köpek ısırması, kuduz, salgın hastalıklar, fırtına, sel ve nehir taşmaları ile ilişkilendirilir.
Bu yılki eyyam-ı bahura temmuz ayında yaşanan Güneş ve Ay tutulması da eşlik ettiğinden ve gökyüzünde hiç hava elementinde gezegen bulunmazken, ateş elementinin oldukça yüksek oluşu kavurucu sıcakların uzun süre etkisini koruyacağına işaret edebilir.
15 Ağustos’ta kova burcunda oluşacak dolunay ve 1-2 gün öncesinde ileri harekete geçmek üzere durağanlaşacak olan Jüpiter ile birlikte dolunayın Sirius gezegeni ile paralel açısı kuvvetli elektriksel boşalımlara yol açabilir.
Bir süredir dünyayı kasıp kavuran orman yangınları, anormal dolu yağışı, hortum, fırtına, kasırga, tsunami, seller gibi doğal afetler ürkütücü şimşekler ve yıldırımlar eşliğinde yeniden ivme kazanabilir. Öyle anlaşılıyor ki temmuz ayı gibi ağustos ayı da bir hayli hararetli ve hareketli geçecek, gezegenimizin asabiyeti artacaktır...