TAKİP edenler hatırlayacaklardır.
Yıllar önce ilk göçmenler geldiğinde Vezirköprü’ye yerleştirildikleri duyumunu almıştık ama suallerimiz karşısında vilayet önce bunu doğrulamamıştı.
Fakat sonradan kokusu çıkınca herkes durumu kabul etti.
Yani bazı konuların temeli yıllar öncesine gidiyor.
İlk geldiklerinde geçici oldukları söyleniyordu.
Şimdi onlara sorsanız bizi anavatanımızda çok görüyorlar, nasıl görmesinler ki?
Ekmek elden, su devletten…
Karşılıksız yardımlar…
Bedava sağlık hizmetleri…
Elektriğe, suya ödenmeyen ücretler…
Şimdi diyorlar ki kentimizde yaşayan 10 bin 297 Suriyeli sığınmacıdan sadece 14’ünün iş yeri varmış.
Bu iş yerlerinin vergisi var mı?
Çalıştırdıkları kişilere sigorta ödüyorlar mı?
Bundan bahis eden yok.
Eh, böyle bir arpalık bulsam bende bir yere kımıldamazdım.
Tabii asıl mesele iş yeri açanlarda da değil.
Belki de gözden kaçan ana konu bu…
10 bin 297 sığınmacının sadece 14’ü iş yeri sahibiyse…
Aileleriyle beraber 60-70 nüfus ediyorlarsa…
Geri kalan 10 bin 230 sığınmacı neyle yaşıyor, neyle geçiniyor?
Bunu hiç merak edip, soran var mı?
Efendim savaştan kaçıp, gelmişlermiş…
Çoğuna bakıyorsun benden süslü ve bakımlı.
Cıva gibi delikanlılar…
‘Ülkende savaş var, git ülkeni savun’ dediğinde kimsenin dönüp baktığı bile yok.
Ama kambur bizim sırtımızda.
Beyefendiler avantadan geçinip, aşımıza ortak olacaklar.
Açıktan maaş alacaklar.
Benim asgari ücretlim ay sonuna kadar nasıl çıkacağının savaşını verecek.
Yok öyle yağma kardeşim!
Gidin ülkenizde ne edecekseniz edin.
Bu millet sizi istemiyor.
Hani 14 işyeri açmışsınız ya!
Değil 14, 1.4 olsa;
İs ten mi yor su nuz!