26 AĞUSTOS’ ta başlayan Büyük Taarruz’un hikâyesini bir hafta boyunca zaferin anlamını idrak edenlerin yazdıklarıyla defalarca yaşadım içimde.
1922’den bu yana kutlanan zafer son yıllarda daha da anlamlı hale gelmeye başladı.
Polemiğe girmeyeceğim ama dün bir gazetenin manşet haberiydi.
Her 30 Ağustos’un hangi uyduruk nedenlerle kutlanmadığını yazıyordu.
Herkesin düşüncesine saygım var.
Herkesin kendisini Türk oğlu Türk hissetmesi gibi bir zorunluluk yok.
Herkesin Atatürk ve silah arkadaşlarının canları pahasına kurtarıp bize hediye ettikleri vatan mücadelesinin ne anlama geldiğini idrak etmesini beklemiyorum.
Bizler gibi Atatürk sevgisi ile dolu olmalarını da.
Ama bir şey yapabilirler.
Dürüst olabilirler.
“Bizim bu bayramı kutlamak içimizden gelmiyor, isteyen istediği şekilde kutlayabilir” diyebilirler.
Her ulusal bayramı halkın çoğunluğunun nazarında kabul görmeyen mazeretlerle geçiştirmek ve unutturma çabasının nafile olduğunu görebilirler.
Çünkü bu millet,
Ne vatan için verilen mücadeleyi unutuyor.
Ne bu mücadele için hayatlarını seve seve veren yüz binleri unutuyor.
Ne bu vatan için hem savaşta, hem barışta hayatlarını ortaya koyan vatanseverleri unutuyor.
Ne de, tüm çabalara karşın ATA’sını unutuyor.
Biz nesil olarak Atatürkçü doğduk.
Öyle de öleceğiz.
Bize bırakılan mirası bizden sonraki nesillere öğretmek, sevdirmek, benimsetmek, unutturmamak ve yaşatmak Cumhuriyet ve onu bize kazandıranlar adına en büyük görevimiz.
Bu görevin bilincinde olanlar kimin ne düşüncede olduğuna bakmaksızın 30 Ağustos Zaferi’ni coşkuyla kutlayacağız.
Çünkü biz kazananlardanız.
Kutlayamayacak olanlar;
KAYBEDENLERDİR..
30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN..