NE hayallerimiz vardı günümüzü, geleceğimizi dolduran...
Önce kurardık içimizde…
Sonra dalar giderdik.
Hiç uyanmak istemezdik.
Çocuktuk ve zamanımız çoktu zira.
Biri olmasa diğeri olurdu nasıl olsa…
Büyüdük delikanlı, genç kız olduk.
Hayallerimizin içi bir başka doldu.
Yıllar yılları…
Hayaller, hayalleri kovaladı.
Baktık ki, hayal kurmakla olmuyor.
Gerçekleştirmek için peşlerinden koşmak gerekiyor.
Çünkü hayat gerçeklerle dolu.
‘Dün dünde kaldı, bugüne bakmak gerek can cazım’ dedik.
Zaman hiç durmadı, duraklamadı.
Kocaman kadınlar, adamlar olduk.
Değişti mi bir şey derseniz?
Bence hayır!
İşimize mi geliyor?
Yoksa kolayımıza mı, bilemiyorum.
Hala geçmişi, hayatın gerçeklerini unutup hayal kuruyoruz.
Kim bilir, belki de yaşadıklarımız içimizi acıtıyor.
Sevdiklerimize kavuşmayı bir kenara bırakın.
Sevgilerimiz bile canımızı acıtıyor.
Çaresiz dönüyoruz yalnızlığımıza.
İçi, dışı boş,
Anlamsız bir hayat bizimkisi.
Hayal kuruyoruz, gerçekleşmiyor.
Gerçeklerle yaşıyor, baş edemiyoruz.
Yıllar bir trenin katarları gibi hızla akıp, geçiyor.
Aynı hızla anlamsız bir hayat sona doğru sürükleniyor.
Durduramazsınız artık bu treni.
İnemezsiniz isteseniz de…
Hayal kuracak zaman kalmadığı gibi.
Geriye sadece bir durak kaldı…