“BEN yazmaktan usandım” demeyeceğim.
Çünkü “USANMADIM!”
Usanmayacağım da…
Çünkü yarın Atakum’da Kara Salı.
Bu konudaki, dördüncü yazım.
Niyeyse Atakum Belediyesi’ndeki hiçbir yetkili üzerine alınmadı.
İşin kolayı vardı aslında…
Sayın Cemil Deveci’yi bizzat telefonla arar konunun hassasiyetini ve yarattığı huzursuzluğu anlatır bu konuda gerekli ikazları yapmasını rica ederdim.
Yapmadım!
Yapmadım çünkü ben liyakata ve işleyişe inanırım.
Bir belediyenin sadece belediye başkanından ibaret olmadığını da…
Bir zabıta memurunun kendine iş edinip çözebileceği bir konu için belediye başkanını meşgul etmek istemem.
Her salı günü Atakum’da bir pazar kuruluyor.
Öncelikle fikrimi söyleyeyim;
Çağ dışı bir görüntü.
Siz devletin yolunu işgal edip, pazar yeri haline getireceksiniz.
İnsanların bıraktım araçlarıyla, yürüyerek dahi evlerine girmelerini engelleyeceksiniz.
Vatandaşın yolunu, kapısının önünü işgal edeceksiniz.
Buna da hizmet diyeceksiniz.
Size bu yolları işgal etme hakkını kim veriyor?
Bu bulvarda yaşayan insanlara sorup, rızalarını aldınız mı?
Her geçen gün Mustafa Kemal Bulvarı’nda kurulan pazarın alanının İnönü Bulvarı’na kaymasına müsaade eden irade kim?
İnönü Bulvarı’nın tek şeride düşmesine kimler göz yumuyor?
Bulvara her salı yeni tezgahlar ilave edilmesi kim veya kimler istifade ediyor?
Her salı, Türk-İş Kavşağı’na kadar araç konvoyları oluşturma hakkını kim kendisinde görüyor?
Bulvarların sorumluluğu Büyükşehir’deyken…
Trafikte sorumluluk Emniyet’teyken…
Bir yolda iki sıra parka cayır cayır ceza yazılıyorken…
Bu kavşağın dörtte üçü nasıl işgal edilebiliyor?
Söyleyin nasıl?
Kimse pazarlara karşı olduğumu söylemeye kalkmasın.
Sadece bir düzen kurulana kadar mevcudun disipline edilmesidir kast ettiğim…