HABERLERİ izliyorum dün sabah.
Aaaa o da ne!
Türkiye’de işsizlik oranı yüzde 13 küsura, genç işsiz oranı ise yüzde 25’e düşmüş!
Tanıdığım, yakınım olan bir genç var.
Pırıl pırıl beyefendi bir genç…
Daha önce çalışmakta olduğu iş yerindeki bir psikopatın kurbanı olup, işinden oldu.
Bir müddet işsizlik maaşı ile idare etti.
Bu arada da yeni bir iş aramaya koyuldu.
Benden de rica ettiler yakın dostlarımdan rica ettim.
Hatta yeni kurulmakta olan kargo firmasının bölge müdürü kardeşime de elinden gelecek bir şey olursa esirgememesini söyledim.
Sanırım 1.5 yıl oldu hala işsiz.
Geçenlerde meslektaşım olan bir mühendis kardeşim arayıp bir CV gönderdi.
Yine bir genç.
Yine bir işsiz…
Onlar işsiz…
Ben çaresiz yardımcı olamamanın verdiği duyguyla.
Daha niceleri böyle.
Senin tanıdığın vardır diyenler mi ararsınız…
Belediye başkanına söylesen de bir kolaylık sağlasın, diyenler mi?
Pandemi sürecinde her şey daha da kötüye gitti.
Kapanan iş yerleri yeni işsizler üretti.
Eve ekmek gerek ama…
Ekmek içinde iş…
Ortalık üniversite mezunu işsizlerle dolu.
Üç kuruşa meslekleri dışında her şeyi yapmaya hazırlar.
Atanamayan öğretmenler, sağlıkçılar hepsi ayrı dert, hepsi ayrı bir işsiz kolu.
Şimdi dinliyorsunuz, ülke genelinde işsizlik oranı ve genç işsiz oranı azalmış.
Sağım, solum iş arayanlarla dolu.
Bir tanesinin de sorununu çözdüğünü duyamadım.
Şimdi hal böyleyken…
İş yerleri bir, bir kapanırken…
Gençler, “Ne iş olsa yaparım” diyerek bir umut ışığı peşindeyken…
Nasıl oldu da, bu oranlar azaldı.
İş Bulma Kurumu’nun kapısını aşındırmanın hiçbir çare üretmediğini gören yurdum insan artık yorulup, bitap düşüp iş aramaktan vazgeçince mi?
Yoksa çaldığı her kapı yüzüne kapanıp, umutlar tükenip vazgeçince mi, insanlar işsiz olmaktan da çıkıverdi.
Vallahi ben çözemedim!