İNSANLAR geçmişi anlatırken veya birbirlerine aktarırken kelimeleri eksiltebilir veya arttırabilir.
Bu anlatım tarzıyla da mümkündür.
Konuya hakim olma veya konu hakkında bilgi eksikliğinden de kaynaklanabilir.
Yani kelimelerin yeri değiştiğinde konu bambaşka bir yere evrilebilir.
Ama fotoğraflar öyle mi?
Çekildi mi, zaman durur.
Duran zamanı artık ileri, geri oynatma şansınız kalmaz.
İşte benim gördüğüm fotoğraf karesi de böyle bir şey.
52 yıl önce Atakum'da çekilmiş.
Benim yaşım fotoğrafın çekildiği yılı kurtarıyor.
Üniversite yıllarım neredeyse nihayetlenmek üzere.
Geçin o yılları, öncesine de şahidim.
1960'lı yıllarda rahmetli babam, amcam ve üç dostlarıyla beraber köylüden lebiderya olarak aldıkları, yoldan, denize kadar uzanan bir arazi parçasına konuşlanmıştık.
İlk yıllarımız çadırda geçti.
Sonra o arazinin içine önce üç bina yapıldı.
1965'te geçen kadastro ile artık parsellerden bahsedilmeye başlandı.
O dönem bizde denize sıfır iki katlı evimizi yaptık.
Tabii önemli olan ev veya yol değil.
Önemli olan o senelerde bakir olan Atakum sahili ve arazilerine sahip çıkabilmekti.
70'li yıllarda hızla yapılaşmanın merkezi olan Atakum, 1994'te Atakum Belediyesi kurulana kadar küçük belediyelerin köy zihniyetleriyle tarumar olmaya başlamıştı bile…
O günler suçlu da sonrası çok mu masum?
Değil elbette!
Betonlaşmayı ve rant sağlamayı gelişmişlik sayan zihniyetler yüzünde bugün Atakum artık makus talihine mahkum olmuş durumda.
Burada imar dersi vermek niyetinde değilim.
Ama yeni gelişmekte olan bir sayfiye ilçesine biçilen, 'Geleceğin Turizm Yöresi' unvanına bugün ne kadar ulaştık?
Ulaşmamak için hangi yanlışlıkları yaptık?
Biraz aklı selim ve modernize olmuş kafalar çabucak cevap bulabiliyor.
Bakın Atakum'un bugün geldiği noktayı gerçek anlamda değerlendirme yetisine sahip bir vatandaşımız durumu nasıl özetliyor;
'CENNETİ CEHENNEME ÇEVİRMEK!'
İşte üstteki iki resmi layıkıyla yorumlayabilen bir şehircilik kafasının Atakum'u tarifi;
"Cenneti cehenneme çevirmek!"
Katılmamak mümkün mü?
Bu manzarayı yaratanlara her geçen yıl daha çok hayır dua(!) edileceğinden kimsenin şüphesi olmayacaktır.
Zira gelişmek;
Betonlaşmak.
Rant sağlamak,
Yeşil alanların canına okumayı değil.
İnsanların yeni nefes alanlarında yaşayabilecekleri,
Kıyıdan dağlara deniz rüzgarından mahrum kalmayacağı,
Yanında yüksek katlı binalara aile mahremiyetini teslim etmeyeceği bir imar ve yapılaşma tanımını anlamak ve bulmak istiyor.
Atakum'un bugünkü manzarası ise bu tanımı haliyle ret ediyor!