ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ'nin ve hastanenin şu andaki yerleşkesinde kuruluşunu hala hatırlıyorum.
Konum itibariyle kentin bayağı uzağındaki görüntüsüyle eleştiri konusu olmuştu.
Ama zaman çabuk geçiyor.
Üstelik Samsun’un gelişmesi doğu-batı istikametine yayılınca üniversitenin artık kent ile iç içe gelmesi kaçınılmaz oldu.
Özellikle Orta Karadeniz Bölgesi'ne hitap eden Tıp Fakültesi Hastanesi yöre gelişimine çok etki etti.
Dün Üniversite Kütüphanesi'ne gitmiştik.
Orada tahsis edilmiş devasa alanı bir kez daha gözlemlemek nasip oldu.
Hakikaten büyük bir şans kent için.
Rahmetli Süleyman Demirel tarafından istenilenden daha büyük bir alanın üniversiteye tahsis edilmiş olmasının yararlarını bugün daha iyi görüyor ve yaşıyoruz.
Dört bir tarafa yayılmış fakültelerin her biri başka bir yaşam alanı.
Kendi içinde bir şehir görüntüsü hakim.
En büyük şansları ise düzenli bir ulaşım ağlarının olması…
Trafik sıkışıklığı yok.
Araç gürültüsü yok.
Bir uçtan bir uca giderken herhangi bir zorluk yok.
Otobüs var…
Tüm kampüsü dolaşan raylı sistem var…
Geniş park alanları…
Kapalı, açık otoparklar…
Her türlü dinlence alanları…
Yani Samsun bugüne kadar imar görüntüsüyle nasıl bir pişmanlık yaratıyorsa, Üniversite Kampüsü de bir o kadar ferahlık yaratıyor.
İstanbul'a her gittiğimde, 'Keşke boğazın üzerinde küçük bir kulübenin sahibi olsam' diye düşünürüm.
Çünkü o mega kentin huzurla yaşanacak tek alanı orasıdır.
İşte dün üniversiteyi tekrar gezerken, o sadeliğe, ferahlığa ve huzur kokan yerleşkeye de imrendim.
Hastanesi,
Fakülteleri,
İdari alanları bir kez daha görünce o kampüsün Samsun için bir şans olduğunu yeniden anladım.