ÜLKEMİZİN gidişatına şöyle bir bakalım demek artık sıradan bir deyim oldu.
Zira herkes ne olup bittiğini biliyor.
Günü, anı yaşayan insan nelere muhatap olduğunu bilmez mi?
Konuya gireceğim elbette de hafızalarımızı tazelemek için şöyle bir geriye gitmek istiyorum.
Bıraktım ülkeyi, bu ülkenin bir parçası olan Samsun’la devam etmek istiyorum.
Bu kentin ekonomisini ayakta tutan elbette önemli iş insanları ve yatırımcılar vardı ama asıl etken halkın çalışan kesiminin çoğunluğunun çalıştığı Tekel-Azot ve Bakır fabrikalarıydı.
Çoğu rahmetli olmuş büyüklerimiz bu fabrikalarda çalışarak emekli oldular.
İş akitlerinin devamı boyunca hiç geçim sorunları olmamıştı.
Evlerini aldıkları maaşla güllük, gülistanlık yürüttüler.
Okuyan çocuklarının eğitim masraflarını ve aile efradının her türlü ihtiyacını aldıkları maaşlarla karşıladılar.
Bunu yaparken de hiç zorlanmadılar.
Çünkü paranın değeri vardı.
Piyasada ekonomik bir istikrar vardı.
Bu durum emekli olduklarında ve sonrasında da bir müddet devam etti.
Emekli ikramiyeleri o zaman evi olmayan ev, arabası olmayana araba almaya yetiyordu.
Ve emekli bu ihtiyaçlarını temin ettikten sonra bile nasıl geçinirim diye endişe duymadı.
Peki şimdi durum böyle mi?
Perişan durumda olan sadece emekli mi?
İşçisi, memuru aynı perişanlığı yaşıyor.
Bir anne-baba için en büyük endişe kaynağı okulunu bitiren çocuklarını durumunun ne olacağı!
Bir işe girip, çalışabilecekler mi?
Alacakları maaş hayatlarını idame ettirmeye yetecek mi?
Ve de evlenmeye karar verirlerse birer ebeveyn olarak bu yükün altından kalkabilecekler mi?
Yıllarca üreten ekonomiden, tüketen ekonomi tarzına geçtiğimizden beri bu endişe tüm halkımızda mevcut.
Özellikle de emeklilerde…
Peki eski günlere dönebilecek miyiz, gibi bir soruya olumlu cevap veren bulamazsınız da aktif bir siyasetçimizin bu soruna işaret eden söyleminin beni hayrete düşürdüğünü söylesem yalan olmaz.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Nihat Zeybekçi,
“Emeklilere zam yapmak çözüm değil. Emekliye 25 bin lira verilerek çözüm olsaydı dünyada fakir ülke olmazdı. Çözüm ürünü, malı, istihdamı arttırmak. Topyekün ülkece bir karar vermeliyiz” demiş.
Biz çözümün bu olacağına çoktan karar vermiştik oysa.
Yıllarca tüm üretim merkezlerini yok pahasına satarken.
Yerine yenilerini koyamazken.
Dışarıya bağımlı bir politikayla paramızın değerini pula çevirirken, sormazlar mı;
“Siz bunları neden düşünmediniz” diye.