GERÇEĞİ görmemek mümkün değil.
Hayat pahalı…
Doğal olarak yaşamak da…
Kuş kadar maaş!
Ayın sonunu getiremeyen memur, emekli, işçi…
Evinin nafakasını çıkartamadan kepenk indiren esnaf…
Ücretlerden ve vergiden şikâyet eden işveren…
Memnun olan yok yani!
Herkes şikayetçi…
Hatta ensesi kalınları pas geçerek ücretliden alınacak yeni vergilerin peşinde koşan devlet bile!
Bakkaldan, manavdan istediğini alamadan çıkıyor vatandaş.
Ama her alışveriş cepte yeni bir delik açıyor.
Haciz dosyalarında kırılan rekorlar aslında bugünün en iyi özeti.
Ödenemeyen çekler, senetler…
Patlayan kredi kartları…
El yakan kiralar…
Artış peşinde koşan ev sahipleri…
Herkes birbirinin peşinde ama istediğini alan var mı diye sorarsanız;
Yok işte!
Hal böyle olunca ücretliler yeni müjdelerin peşinde.
Hani belki devlet baba şatafattan kısarda bize yönelir diye.
Ama umut yok!
Milletin umudunu kim kovalayacak?
Sivil toplum kuruluşları tabii…
Bunların başında sendikalar geliyor.
Her ücret pazarlığında varlar da, başardıkları bir şey yok.
‘30 yıldır böyle sıkıntı görmedim’ demiş TÜRK-İŞ Başkanı Ergun Atalay ve işçilere seslenmiş;
‘Ülke kötü yönetiliyor!’
İyi de her seferinde yönetenlerle pazarlığa oturan sen değil misin?
‘O dediğiniz rakam olmaz. Şu kadardan aşağı imza atmam’ deyip sonra kuzu kuzu verilene rıza gösteren?
Sahi kim o?
Nasıl olsa işçilerden kesilenlerle yaşadığın makamda keyfin gıcır.
Şimdi çıkmış, ‘30 yıldır böyle sıkıntı görmedim. Ekonomi kötü yönetiliyor’ deyip güya günah çıkartıyorsun.
Biz de inandık!