BUGÜN biraz uzaklaşmak istedim gündem kabul ettiklerimizden.
Çevirdim hayatın direksiyonunu duygulara ve sormak istedim;
‘TUTUNABİLİR MİSİN her gün yeniden hayata insanlarla, insancıklarla?
Dağıtabilir misin mutlulukları adalet terazisinden eşit ağırlıklarla?
Ve paylaşabilir misin elemleri çekenlerle, canının acımasına hiç aldırmadan?
Durdurabilir misin gözyaşlarını, bak bende ağlıyorum hiç utanmadan diyerek...
Hayat hepimizin yaşamak zorunda kaldığı kısıtlı bir zaman senaryosu.
Hepimizin hedefleri var ayrı ayrı…
Kimimiz zengin olmak istiyoruz.
Kimimiz mutlu ve sağlıklı…
Kimimiz dinsin istiyoruz acıların acımasızlığı altında, iniltilerimizin…
Kimimiz duyulsun istiyoruz feryatlarımızı, bilmem hangi dağın ötesinden…
Ama en çok sevgiyi istiyoruz herhalde.
Sevdiğimiz kadar sevilmek, saygının eşliğinde.
Samimiyet bekliyoruz riyakar duyguların sömürüsünde…
Yüzümüze gülenlerin, güldükleri kadar samimi ve dürüst olmalarını da…
Sonsuza kadar kucaklamasını bekliyoruz, ihtiyaç hissettiklerinde açılan kolların...
Egoist bir dünyanın menfaatperest mensupları değil beklediklerimiz.
Dost diye düşünüp, öyle bildiklerimiz.
Dünyaya yalan diyen ben değilim sadece!
Yaşayanlar kahpeliğin en acımasızını…
Ve tepeden tırnağa acıların durmak, dinmek bilmeyenini…
Onun için adresimiz bellidir bizim…
Laf olsun diye açılan kapılarda yoktur durağımız…
Anlarız hangi kabullerin yürekten olup olmadığını…
Ah çekeriz onlarca, yüzlerce, binlerce...
İçimize akıtırız, göstermeden yanaklarımızı yakan gözyaşlarımızı...
Oysa cehennem ateşidir, ölmeden yakan yüreklerimizi…
Yalan dünyanın insafsız, riyalarla dolu duyguları…
Ve sonra tekrar tekrar sorarız;
Tutunabilir miyiz böylesi bir hayata?
İnsanlığını çoktan yitirmiş insancıklarla?