ÇINAR ağacının hayatı bu ormanda gördüğü, yaşadığı anılarla doluymuş. Her gövdesine yaslanan bu çınar ağacının önce gölgesinde serinler, sonra uykuya dalar, daha sonrada rüzgârın sesi ile ağacın anlattığı hikâyelerinden nasibini alırmış. Ee bu kadar uzun yaşamanın sonucu birikmiş o kadar çok hikâye varmış ki, birçoğunu da daha anlatamamış. Çünkü çınar ağacı artık çok yaşlanmış ve ayakta durmakta bile zorlanıyormuş. Ufak bir rüzgârda dalları çıtırdıyor, biraz sert rüzgârlarda ise kırılıyormuş.
Durumu fark edenler artık çınar ağacının tehlikeli olduğunu düşünüyor bunun içinde başka ağaçların gövdesinde serinliyorlarmış. Yaşlı çınar ağacı bu duruma çok üzülüyormuş. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir gün birkaç adam çınar ağacını incelemeye gelmişler. Ağacın dallarını, gövdesini, kökünü iyice inceledikten sonra ormanın en yaşlı ağacının kesilmesinin ve yerine yeni bir çınar ağacının dikilmesine karar vermişler. Bunu duyan çınar ağacı biraz daha yaşlanmış. Üzüntüden iyice çökmüş, yaprakları sararmış, dalları kırılmış, artık rüzgârda bile sesi duyulmaz olmuş. Oysa anlatacak daha çok hikâyesi varmış.
İşte korktuğu o gün gelmiş çatmış. Ormana kocaman makineler ve onları kullanan adamlar girmiş, tamda yaşlı çınar ağacının dibinde durmuşlar. Başlamışlar işaretlemeye. Derken makineler çalışmış ve önce çınar ağacının dalları sonrada gövdesini kesip kamyona yüklemişler. İşte tam o sırada bir gök gürültüsü ardından da çok şiddetli bir yağmur yağmış. Sanki ağacın gözyaşlarını saklamak için yağıyor gibiymiş.
Çınar ağacı uzun bir yolculuktan sonra bir fabrikada açmış gözlerini. Kocaman makineler, yüksek ses, toz toprak evet burası bir kâğıt fabrikasıymış. Daha önce birileri konuşurken duymuş, yaşlı ağaçlardan defter, kitap yapılıyor diye. İşte şimdi sıra ona gelmiş. Acaba nasıl bir duygu derken kendini makinelerin arasında bulmuş. Her şey o kadar çabuk olmuş ki yaşlı çınar ağacı bile şaşırmış. Pardon o artık yaşlı bir çınar ağacı değil, yepyeni bir deftermiş. Ama içi boş bir defter. Kendi gibi birçok defter ile birlikte paketlere, oradan kamyonlara, oradan da kırtasiye raflarında yerini almış. Aradan geçen bir kaç gün çok sıkıcıymış. Tam ben bu tozlu raflarda yaşlanacağım derken, bir genç defteri satın almış. Genç delikanlının niyeti bir kitap yazmakmış. Eline kalemi almış ve başlamış yazmaya. Fakat öyle olmuş ki sanki kitabı genç delikanlı değil de defter söylüyor kalemde yazıyor gibiymiş. Yaşlı çınar ağacı anlatamadığı hikâyelerini şimdi yepyeni bir defter olarak satırlara dökmenin mutluluğu içindeymiş.
Hepimizin hayatı bir çınar ağacının hikayesi gibi aslında.
Sadece bir amaca kilitlenerek geçirdiğimiz hayatın hedeflere ulaşamadığında içi boşalmış bir çınarla eşleştiriyoruz sıklıkla.
Oysa öyle şeyler biriktirdik ki hayatımızda…
Bilmeliyiz ki, geride bırakacaklarımız yeni bir roman, yeni hikayelerin yazılacağı defterler gibi miras kalacak bizden sonrakilere…
Yeterince verimli olamadığımızı düşünmek yerine her gün yepyeni birikimler katmayı hedeflemeliyiz bedenimize…
Doğrudur, yanlıştır…
Kısadır, uzundur hayat…
Gün gelir içi boşalmış koca bir çınar devrilebilir de…
Ama gövdesinden kalanlardan bizim şahit olamayacağımız yeni bir hayat hikayesi çıkabilir kimilerine…
Bir gün giderken geride, faydalı birimler ve hikâyeler bırakabilmek dileğiyle,
İyi hafta sonları hepinize…