ATAKUM ikametgah alanım olduğu için bu yöreyle daha ilgili olduğum bir gerçek.
Ayrıca derdimi kolay anlatma şansı bulduğumu da söyleyebilirim.
Dolayısıyla yöreyle ilgili değişim ve alınan kararlar bire bir beni ilgilendiriyor.
Eksiklerini biliyorum.
Sıkıntılarını, şikâyetleri biliyorum.
Kısa ve uzun vadede alınması gereken tedbirleri biliyorum.
Sorunların çözümleri konusunda fikrim var.
Hal böyle olunca kamuoyu önüne gelen kararları duyunca bu beton yığınının içinde kısmen de olsa memnun oluyorum.
Daha geçenlerde sosyal medya hesabında okuduğum bir haber vardı.
“Çöp araçlarında çalışanlar belediyenin hizmetleri tartışılsın diye boşalttıkları çöp konteynırlerının etrafında bazı çöp atıkları bırakıyorlar.”
O gün bu tartışmaya müdahil olmadım ama doğru bir haberdi.
Ama eksikti!
Çünkü yeni bir şey değildi.
Sanırım her çöp kamyonunun çok geniş bir hizmet alanı ama kısıtlı bir zamanı var.
Dolayısıyla konteynırları boşaltırken yere dökülen çöpü yeniden süpürüp, kamyona atacak zamanları yok.
İyi niyetli düşünürseniz, öyle.
Başka taraftan bakarsanız.
İşçiler, işlerini savsaklıyor.
Ya da, baştan savma yapıyor olabilirler.
Ama bu eksiklik çok uzun zamandır var.
Atakum Belediye Meclisi, Türkçe dışında tabelalara yazılan Arapça ve İngilizce isimleri denetleyecekmiş.
Özellikle Arapça tabelaların midemizi bulandırdığı doğru.
Mantar gibi türüyorlar son zamanlarda.
Toplum olarak mülteci ayağına yorgan serenlere alışamadık.
Bence denetlemek yetmez.
Hesapsız kitapsız, vergisiz hayatımıza giren bu yerler komple hayatımızdan çıkmalı.
Memleketine bayram tatiline güle oynaya gidip, gelen bu sözde mülteciler de memleketlerine postalanmalı.
Son olarak parklara, sokaklara verilecek isimlerle ilgili.
Ki, bunlardan birisi Ozan Arif.
Siyasi düşüncesi ne olursa olsun bu kentin evladıydı rahmetli.
Ve sanatı ile bu kenti her zaman layıkıyla yüceltip, temsil etti.
Dolayısıyla o ve onun gibilerin isimlerinin yaşatılması elzemdir, doğrudur.