HERKES halinden şikayetçi değil mi?
‘Haksızlar mı’ diye sorsam, ‘Haksızlar’ diyen biri çıkabilir mi?
Hepimiz aynı trenin yolcusuyuz.
Onun canı acımış, bana ne diyecek halimiz yok.
Ne yaşıyorsak beraber yaşıyoruz.
Hepimiz için zor günler kabul etmemek mümkün değil.
Genelde umutsuzluk…
Azıcık da mutluluk var belki hayatlarımızda.
Önünü göremiyor çoğumuz.
Geleceğe dair bir umutsuzluğun karamsarlığı saran bedenlerimizi…
Tuttuğumuz her şey elimizde kalıyor.
Zor günler yaşıyoruz ama belki de daha zoru bekliyor bizi…
Bir ülke hiçbir zaman sadece birilerinin katkıda bulunduğu bir zorluğu yaşamaz.
Görememiş, anlamamış, tedbir alamamışsak sorumluluk hepimizin...
Kötüyü kanıksayıp sahip çıkmak işleri çözmüyor.
Gelen daha mı iyi olacak demek de…
Marifet, bu lafı dedirtmemek de…
Herkes, hepimiz iktidarı suçluyoruz ya…
Muhalefet ne kadar umut veriyor bize.
İşin başındakiler ne kadar tanıdıklarımızsa, onların karşısındakiler de bir o kadar tanıdığımız insanlar...
Demek istediğim halk umduğunu bulamadığından şikâyet ederken, yeni umutları verecek birilerini bekliyor.
İşte ben de tam buraya parmak basmak istiyorum.
Sadece düzeni tenkit etmekle umutla beklenen olamıyorsunuz.
Şöyle çıkacaksınız o sırçalı köşklerinizden…
Halkla buluşacaksınız.
Kendinizi, yapacaklarınızı, ne kadar güvenilir insanlar olduğunuzu anlatacaksınız.
Ve geçmişin herhangi bir gününde vermiş olduğunuz sözlere sahip çıkacaksınız.
Çıkacaksınız ki deve; ‘boynun neden eğri’ diye sorulduğunda, ‘nerem doğru ki’ demesin.
Evet, bugünden memnun değiliz tamam.
Tamam da yarın bizi neler, kimler bekliyor?
O sıcak koltuklarınızdan poponuzu kaldırmayı becerip, halka inemezseniz…
Kim, nereden anlayacak boynunuzun eğri olmadığını!