AKBABALARI bilirsiniz değil mi?
Çölde veya doğanın herhangi bir yerinde bir hayvan ölse öylece etrafını sarar, çökerler.
Öldüren her kimse onun gitmesini bekler leşin arta kalanlarını temizlerler.
Bir anlamda doğanın çöpçüsüdürler.
Onlar işlerini bitirdiğinde artık geriye tadacak tek bir parça bir şey kalmamıştır.
İşleri budur onların…
Beklemek…
En zayıf anı!
En müdahale edilemez anı beklemek.
Çünkü iş o zaman kolaydır.
Ortamı bekleyecek, koruyacak bir güç ve enerji kalmamıştır.
Ellerini, kollarını…
Kanatlarını, gagalarını sallayarak gelir son darbeyi vurular.
Düşenin zaten mecali de kalmamıştır, koruyacak canı da…
Tabiatın kanunu böyle yazılmış.
O nedenle, kimse yadırgamaz bu işleyişi…
Yaşayan canlıların en tekamül etmişi insanlar arasında da yaşar böyle akbabalar…
Sıralarını beklerler…
Gelen fırsatı da tepmezler.
O düşmüş!
Düşenin yakınları üzülmüş umurlarında bile olmaz.
'Düşene bir tekme de sen at' düsturu ile yakışanı(!) yaparlar.
Bu tür olayların gelişiminde akbaba rolüne soyunanların yapmayı hiç düşünmedikleri nedir biliyor musunuz?
Ölüm tehlikesi olan veya ölmekte olan birinin yaşayabileceklerine karşı bir tedbir almayı hiç düşünmezler mesela…
Önemli olan her ölümde boy gösterip, işlerini yapıyor gibi görünmektir.
Doğada akbabaya iş olan, onlar için bir fırsat tapusudur.
Yeter ki, biri düşsün…
Son bir tekmeyi atmak görevlerine ne kadar düşkün olduklarını göstergesidir.
O nedenle, hiç imtina etmez, fırsatı kaçırmazlar!