GEÇEN GÜN DE bu konu ile ilgili yazmıştım.
Hatta belediyelerin EDS’den daha çok ilgilenmesi gereken konular olduğunu vurgulamıştım.
Çünkü işin içine ceza girince insanların ayranı kabarabilir.
Cezanın müsebbibini arar ve pekte hayır dua etmez.
Nitekim Atakum Belediyesi AKP’li Meclis Üyesi Osman Kulaberoğlu, “Millet bize küfreder” demiş.
Bunun yanında “Bu işi zaten Büyükşehir Belediyesi üstlenmişken böyle bir külfete girmenin anlamı yok” diye de eklemiş.
Ama öyle değil.
Konu tamamen İçişleri Bakanlığı’nın kararı ile ilgili.
Bütün illerde EDS sisteminin kurulmasına karar vermiş bakanlık…
Belediyeler de bunun planlanmasına katkıda bulunacaklar.
Meclis üyesinin ifadesindeki tereddüde gelince, Atakum Belediyesi’nin bir şey üstlendiği yok.
İlçe belediyeleri bu işin içinde olmak istemediklerini karar altına alırlarsa konu Büyükşehir tarafından yürütülecek.
O zaman, “Atakum Belediyesi’ni konunun içine sokan ne?” diye sorarsanız;
Kent güvenliği tesisi içinde belediye sınırları içerisindeki park, bahçe ve sokaklara belediyenin tespit ettiği noktalarda kamera yerleştiriliyor.
Bu şekilde özellikle parklarda cereyan eden nahoş olayları takip etmek imkanı doğuyor.
Bunun için belediye yasa gereği bu işi yapacak bir firma ile anlaşıyor.
İşin finansmanı tamamen firma tarafından sağlanıyor.
İlçe belediyesi de işin içinde olduğundan kesilen cezalardan yüzde 30 pay alabiliyor.
Belediye, “Yok, ben bu işin içinde değilim” derse, o zaman Büyükşehir Belediyesi’nin planlamasına göre EDS sistemi tesis edilecek.
Burada dikkat edilmesi ve ayrılması gereken konu, EDS’yi tamamen bir ceza sistemi olarak görmekten vazgeçmek.
Zira işin özü, “Kent Güvenliği Sistemi.”
Böyle bir sistemin tesis edilmesi, “Bakanlık genelgesi olduğu gibi kent sokak, cadde ve parklarının güvenliğinin de kontrol altına alınması” demek aynı zamanda…
Yani, konuya biraz bu açıdan bakmakta fayda var.