DEYİMİN ne anlama geldiğini açmama gerek var mı?
Ama biz millet olarak ne yazık ki bu anlatımı haklı kılmak için her şeyi yapıyoruz.
Çevre, doğa, kent ve hatta insanlık tahrip edilirken kapadığımız gözlerimizi, iş işten geçtikten sonra açmaya çalışıyoruz.
İşe yarıyor mu peki?
Elbette hayır!
Bazı şeyler asla eskisi gibi olmuyor.
Hele hele insan eliyle katledilen kentler…
Betonu yeşil yapamıyorsunuz mesela!
Binaların duvarlarına boydan boya ağaç resimleri çizerek yitirilen ormanları geri getiremiyorsunuz mesela!
Allah vergisi tabiatın insanoğluna sağladığı nefesi ve doğa olaylarını asla suni olarak yenileyemiyorsunuz mesela!
Konu Atakum ve yaşadığım yer olduğu için Atakum’u dillendiriyorum genelde…
Yıllardır yapılan yanlışları yazar, söylerim.
Çok darılan kent yöneticisi olmuştur düşüncelerime...
Darılsınlar!
Ben insan memnuniyetine bakarım.
Yok ettikleri güzelliklere bakarım.
Katledilen sahile bakarım.
Kirletilen denize bakarım.
Beton seyrettirilmek için yapılan teraslara bakarım.
Soygun düzenine rant sağlamak için yapılan plan değişikliklerine bakarım.
İşte tamda burada küçük bir hatırlatma yapıp devam edeyim.
Bir gezi için Norveç’e giden meclis heyeti, oradaki meclis toplantısını izledikten sonra belediye başkanı ile yaptıkları özel görüşmede;
“Siz imar tadilatlarını nasıl yapıyorsunuz?” sorusuna şaşkın şaşkın, “O ne demek?” anlamında baktıktan sonra küçük bir cep kitabı gösterip;
“Bizim imarımız buradadır. 50 yıldır sorulan sorulara bu kitapçıktan bakar cevap veririz. 50 yıl önce neyse bugünde o” diye cevap vermiş.
Bugünün Atakum’unda dayısı olana gökdelen, konut yerine ticaret alanı gibi değişikliklere izin veren zihniyetler sayesinde elden çıkmış bir ilçede yaşıyoruz.
Atakum Kent Konseyi’nin düzenlediği “ÇEVRE VE KENT BİLİNCİ” toplantısını duyunca müdahil olayım dedim.
Atakum için tren çoktan kaçtı.
Geçti Bor’un pazarı…