HAYATI yaşamak kadar, yaşamı paylaşmakta önemli…
Paylaşmak da nasıl paylaşmak?
Herkesin istekleri var.
Herkesin beklentileri, umutları var.
Hepsinin gerçekleşmesi mümkün değil.
Maddi, manevi bir hayat bizimkisi...
Yaşantımız boyunca toplam limitleri ile sorguluyoruz hayatı.
Gülümseten, güçlü kılan maddiyat…
Hissiyatınızı onaran ve sizi kucaklayan bir maneviyat.
Maddi kısmı biraz beceriniz.
Hayata atılış biçiminiz.
Aldığınız destekler.
Nihayetinde iş becerinizle orantılı olarak gelişiyor.
Yani biraz size bağlı…
Maneviyat kısmı ise farklı.
İstemekle olmuyor.
Birileri beni sevsin dediğimizde sevilmiyor, sevilemiyorsunuz.
Zira o duygular karşılıklı.
Ne kadar veriyorsanız, o kadar alıyorsunuz tabi.
İşin realite tarafı, hayatınız sonlandığında bu kısmı ile anılıyorsunuz hayatta.
Asıl sevilme ve özlenme nedeniniz manevi duygulardaki beceriniz ve aldığınız karşılıklar oluyor.
Radikal bir örnek vermek gerekirse;
Beş dakika geciktiğiniz bir yerde insanlar sizin için endişeleniyorsa.
Yokluğunuzu sorgulayıp sizi, sevginizi ön plana çıkartıyorlarsa.
Geldiğinizde gülümseyen yüzlerle seviniyorlarsa;
Bakın söyleyeyim;
Hayata dair en önemli mirasa sahip olmuşsunuz demektir.
Sağlık, afiyette insanlarla ilişkilerinizi sıhhatli ve sağlıklı tutmuş.
Yoktan sebeplerle onları üzmemiş.
Her ahvalde onlara sevgiyle yaklaşmış.
Bir anlık öfkenize yenik düşüp onları üzmemiş, kırmamışsınız demektir.
Geleceğe bırakılacak en anlamlı miras sevgidir.
Sevgiyle anılmak ve öyle özlenmektir.
O nedenle, yoktan sebeplerle insanları kırmayın.
Şefkatli olun.
Anlayışla davranın ve gelece asla;
ACILARI miras bırakmayın…