ŞEHİR Planlamaları laf olsun diye düşünülen planlar olmamalı.
Gerçi geçmiş dönemlerde bu planlamalar ehli ile yapılan şeyler değildi.
Mesela Kemal Vehbi Gül dönemini hatırlıyorum.
Yılmaz ağabey vardı plan işlerinden anlayan...
O derse, o idi.
Tabii en baştaki iradenin işin içine girmediği zamanlar…
Eş, dost, akrabayı tarikat kısmını karıştırmıyorum bile…
İşte ta o zamanlardan gelen yanlışlar şimdilerde Samsun’un çıkmazları haline geldi.
Bir takım pansumanlar yapılıyor ama geçici…
Sorunlar o kadar kronikleşmiş ki öyle basit dokunmalarla kesin çözümlere ulaşılacak gibi değil.
Cumartesi günü maçtan dönüyorum.
Gündüz gelirken içine girdiğim yoğun trafiği gözeterek çevre yolunu tercih edeyim dedim.
Aman Allah’ım, o nasıl bir trafik!
Sanki çevre yolu değil, İstiklal Caddesi ya da pik saatlerde Atatürk Bulvarı.
Araçlar birbirinin peşinde rahvan adım gidiyor.
Sorsanız, adı Çevreyolu!
Görüntü her şeyi zaten söylüyor;
Burası Çevreyolu falan değil.
Öyle anılsa da görüntü inkar ediyor.
Bu kentin, araçların gelip giderek ulaşacakları kentlerin sürekli büyüdüklerini aynı oranda taşıt sayılarının arttığını düşünecek olursak yarın bir gün adı, Çevreyolu değil Çile Yolu olacağı kesin.
Zaten Çevreyolu olsa, ‘güzergah üzerinde 50-70 km sınırlamalarının işi ne’ diyeceksiniz.
Lafı gevelemeden işin aslına gelelim.
Bu kente Doğu Çevre Yolu’nu inşa etmek artık şart ötesi!
Kimse çok para demesin.
Ordu’nun yaptığını biz yapamayacaksak;
Büyükşehir unvanını alın, başınıza çalın!