ÜLKEMİZİN en çok ihtiyacı olan hasletler olduğu malum.
Peki, halkımızın en çok ihtiyacı olan şeyler nedir diye sorsam…
Genele baktığımız zaman iş, aş, kazanç.
Daha dar bir perspektife indirgediğimiz zaman ise geleceğe güvenle bakabilmek olarak niteleyebiliriz.
Dün bir köşe yazarımızın yazısında ilginç gelebilecek tespitler okudum.
Kendi kendine yeten bir ülkeden nereye geldiğimizin kısa bir hikâyesi gibi idi.
Düşünün sadece 40 yıl önce dünyadaki tüm mercimek üretiminin yüzde 40’ını tek başına yapan bir Türkiye, dünyadaki tüm mercimek ihracatının yüzde 70’ini de tek başına gerçekleştiriyormuş.
Bugün ise mercimek ithal eder hale gelen ülkemiz mercimek ithalatının yüzde 80’ini Kanada’dan yapıyor ve bu ülkeye bağımlı hale geliyor.
Buğdayın anavatanı Anadolu ve tüm dünyaya buradan yayıldı.
Göbeklitepe buğdayının mazisi 12 bin yıl öncesine gidiyor.
Bugün ise tüm dünyada buğday ithal eden ülkeler arasında üçüncü sıradayız.
Üstelik Konya Ovası’nın 60’ta biri kadar toprağa sahip olan Lüksemburg’tan buğday ithal ediyoruz.
Patatesi ithal ederken değerini bulamayan yerli patatesi ineklere, kuru soğanı koyunlara yem olarak yediyoruz.
Durum ayçiçeği yağında da aynı…
Bir ilginç durumda ayvada…
Tüm dünyada en çok ayvayı biz üretiyoruz ama ihracat şampiyonu hiç ayva üretmeyen Hollanda!
Ayvayı bizden alıp, ambalajlayıp, süsleyip kendi ürünleri gibi bize satıyorlarmış.
Fındıkta da aynı durum hakim.
Dünyada her 4 fındıktan 3’ünü biz üretirken, tek bir fındık ağacı olmayan Almanya fiyatını belirliyormuş.
Bunlar bilinen şeylerken neden söylüyorum?
Üretemezseniz çiftçiyi, köylüyü…
Satamazsanız esnafı memnun edemezsiniz.
Alamayan, satamayan insanları ziyaret ederseniz memnun olabilirler.
Ama kazanamayan doymayan insanlar bununla güven ve moral bulamazlar!