SAMSUNSPOR, golcü Antone ve virüs nedeniyle Veli, Gökhan ve Plumain’den yoksun kadrosuyla maça başladı.
Bu kez Burak Çalık sahada, Saviçeviç kulübedeydi.
Orta sahanın merkezinde ise İlyas Kubilay Yavuz vardı.
Merkez Hakem Kurulu, orta hakem olarak Tokat ailesinin en küçüğü, Serkan Tokat’ı atayarak maça ne kadar önem verdiğini gördük.
İlk yarı genelde Samsunspor’un hakimiyetinde geçti.
45 dakika boyunca ikişer kez kaleyi deneyen Guido Koçer ve Burak Çalık golü düşünen isimler oldular.
İlyas Kubilay ilk yarıda bekleneni veremedi.
Nadir Çiftçi içinde aynı şeyi söylemek mümkün.
Kevin Boli’nin eksikliği oyunu geriden kurma anlayışına sekte vurdu diye düşünüyorum.
Burak Çalık ilk yarının Samsunspor adına öne çıkan oyuncusuydu.
Çok tat vermeyen bir ilk yarı izledik ama ligin tepesinde olan İstanbulspor’un da geri düşmemek için kurguladığı oyun planının buna katkı verdiği bir gerçek.
Onlar ne yaptılar derseniz.
İlk yarı boyunca iki cılız atakları vardı, o kadar.
45 dakika boyunca santraforsuz bir oyunun etkisizliğini fark eden Ertuğrul Sağlam ikinci yarıya Ahmethan Köse ve Hollandalı oyuncu Edvin Gyasi’yi alarak başladı.
Birkaç dakika sonra Muhsin’de sakatlanıp çıkıp Saviçeviç oyuna dahil olunca Samsunspor orta sahada topa daha çok sahip olacak düşüncesi vardı.
Ama 54. dakikada İstanbulspor’dan Rroca adeta elini kolunu sallayarak ceza çizgisi üzerinde önüne her geleni geçip, sol ayağıyla attığı düzgün bir şutla kaleci Nurullah’ı avlayıp, deplasmanda takımını öne geçirdi.
Aynı Rroca, 3 dakika sonra arkadaşlarının paslaşarak getirdikleri topla buluştuğunda skor tabelasında 0-2 yazıyordu.
İki takım arasındaki en belirgin fark; İstanbulspor’un, Samsunspor’un aksine birbirini daha iyi tanıyan saha içinde daha çok yardımlaşıp, topu üçüncü bölgeye kaybetmeden taşıyıp, goller bulan bir ekip görüntüsüne sahip olması idi.
0-3’lük sonuç bunun en iyi göstergesi.
Malum sebeplerle kadro istikrarını koruyamayan Samsunspor’un ise, bu görüntüye sahip olabilmesi için biraz daha zamana ihtiyacı olduğu gördük.
Maçta aklıma takılan bir husus ise, Gyasi’nin hangi sebeple Koçer’e tercih edilmesiydi.
Dün bir daha gördük ki; Saviçeviç‘siz, Kevin Boli’siz olmaz.
Tomane ise, şart!
Nurullah’ı bir kez daha uyarıyorum.
2 metrelik kaleci, bire birde kalabildiği kadar ayakta kalıp, erken yatmamalı!..
Son olarak, hakem Serkan Tokat’ın ikili mücadelelerde futbolcuların ayakta kalmasına ısrarla prim tanıyarak, futbolun bir çıtkırıldım oyunu olmadığını gösterme istikrarını çok beğendiğimi söylemeliyim.