İNSANLARI rahatlatacak cevaplar bulmaya çalışmak iyice yordu beni son günlerde…
Hele ‘Ne olur beklediğimiz bir şeyler olsun söyleyeceklerin’ der gibi bakmaları yok mu gözlerimin içine…
O daha çok yoruyor beni…
Ayrı bir sorumluluk üstleniyormuşum gibi!
Sanki elimde bir sihirli değnek varmış da şöyle bir salladığımda her şeyi düzeltebilecekmişim gibi!
İnsanları dinlemeye, anlamaya çalışmak tamam da…
Sizi aşan şeyleri başaracakmışsınız beklentisi, hakikaten aşıyor ve yoruyor ruhunuzu…
Yıllarca ortak oldum sevenlerimin dertlerine...
Onları üzen, ezen her sorunlarını hayat tecrübelerimi kullanarak etkisini azaltmaya çalıştım.
Sanırım başardım da…
Ama bu artık beni aşıyor.
Bazı şeylere benim cevap bulmam ve etkilerini azaltmam mümkün değil yani.
Mesela;
Cebimizi her gün tokatlayan doların yükselişini önleyemem.
Mesela;
Fakirin, fukaranın en büyük katığı ekmeğe gelen zammı aşağı çekmek beni aşar.
Mesela;
Dört gözle beklenen asgari ücretin daha yeni zamlanmışken, yeni zamlarla eriyip gitmesine, ‘dur!’ diyemem.
Mesela;
Eczanelerde bulunamayan 300 küsur ilacın raflara dönmesini sağlayamam.
Mesela,
Yatırımdan ürken ve üretime katkı sağlayacak sermayenin geri dönmesine katkı da bulunamam.
Oysa;
Millet olarak daha adaletli, özgür bir ülkede refah içinde ve gelecek kaygısı duymadan yaşamayı, ölesiye hak ediyoruz biz.
Oysa;
Çocuklarımıza yaşanabilir, kavgasız, gürültüsüz, sevgiyle dolu bir Türkiye bırakmak en büyük hayalinin gerçekleşmesini hak ediyoruz hepimiz.
Oysa;
Renklerimiz, kültürümüz, fikirlerimiz ne kadar farklı olursa olsun kardeşçe yaşamayı hak ediyoruz biz.
Çünkü biz;
Dinimiz, ırkımız, dilimiz ne olursa olsun Türkoğlu Türküz.
Her an, her panelde huzurla, özgürce, ‘NE MUTLU TÜRKÜM’ demeyi hak ediyoruz biz…