DEVLETİN büyüklüğüne sonuna kadar inananlardanım.
Aslında devleti büyük, küçük diye nitelendirmekte yanlış.
Çünkü devlet, her ahval ve şartta vardır var daimdir.
Yani düşünceye göre varlığı, gücü ve niteliği asla değişmez.
Bizler vatandaşlar olarak onun varlığına, gücüne inanarak yaşarız.
Temel güç kaynağımızdır.
Asıldır.
Yücedir.
Nicedir.
Sana göre, bana göre bir devlet anlayışı yoktur.
Ben öyle bilir ve öylesine inanırım.
Farklı düşünüp, devlet, sadece kendi yanında bilenlere de itibar etmem.
Çünkü kucaklayan,
Adil olan,
Her rengini kucaklayan bir devlet varlığı 86 milyon yaşayanın her birine lazımdır.
Yani demem odur ki;
Devlet varlığını, gücünü aldığı vatandaşın an be an yanındadır.
Yanında olmalıdır.
Dolayısıyla onun gücünü senin için ayrı, benim için ayrı tabir eden ve kullananlar bugün için kendilerini güçlü ve ayrıcalıklı tabir edenler büyük yanılgı içindedirler.
Cebinde parası,
Evinde ekmeği olmayan garip vatandaşın devletten başka ne güvencesi vardır.
Vatandaşın menfaatlerini, acısını devlet korumayacaktır da kim koruyacaktır?
Gücün hiçbir türüne ulaşamayan sade, fakir, aciz vatandaşı kim kucaklayacak, kim koruyacaktır?
Devleti istediğine şefkatli ve bonkör,
Derdini anlatamayıp, hakkını müdafaa edemeyenlerin ensesine tokat gibi inecek bir güç gibi görünmesine vesile olmak bir vicdan belirtisi midir?
Lafı daha fazla uzatmayıp, konuya gireyim…
Bakın bu memlekette işçiye, memura, emekliye layık görülen zam ve ücret belli değil mi?
Peki, bu devletin farklı bir bölümünde görev yapan hekimlerin muayene ücretleri belli oldu mu?
Birine yüzde 15 küsur…
Diğerine yüzde 500 zam yapmak hakkaniyeti ve devlet vicdanının işi mi?
Yahu ayıptır, günahtır!
Bu vatandaşa bu kadar eziyet etmek evla mıdır?
İnsaf…
Hakikaten el insaf!