ÜLKEMİZİN ağırlaşan ekonomik koşullarının halkımızın arasında dengesizlikler yarattığı bir gerçek.
Bugün tahsil hayatı içinde öğrenimlerini sürdüren öğrencilerin geleceğe yönelik tenkit edilemeyecek düşünceleri var.
İşsizlik boyutunun ulaştığı noktalar.
Daha önce tahsil hayatlarını tamamlayarak diplomaları ellerinde işsiz gezenler.
İş buldukları halde şartlarından mutlu olmayanlar.
Bir üniversite bitirmiş gençlerin seyyar satıcılık,
Garsonluk,
Ya da bir sektörde yardımcı elaman olarak çalışıyor olmalarını görmeleri, bugünün gençliğinde bir yılgınlık yaratıyor.
Niye okuyoruz?
Okul bittikten sonra ne yapacağız, soruları gündemlerini bir hayli meşgul etmekte.
Zaman zaman ellerinde diplomaları ile birçok meslek sahibinin imkân buldukları takdirde yurt dışına kendilerini attıklarını görmeleri ise bardağı taşıran son damla oluyor!
Evet günün özeti bu…
İşsizler.
İşli işsizler!
Yarın işsiz kalacaklarını bilenler!
Birçok meslek dalında üniversite enflasyonunun yaratılmış olması da bu talihsizliği desteklemeye devam ediyor.
Ama birde madalyonun diğer yüzü var.
Sektöründe başarılı olmuş iş insanlarının çalıştıracak elaman bulamamaları garip değil mi?
Bunca işsiz varken ve birileri elaman arıyorken bunun piyasada karşılığımın olmaması Florya 56’larda çalışan Mustafa Solak diye bir kardeşim var.
Cumartesi uğradığım da bana dedi ki;
‘Abi bizim zamanımızda okula gittiğimizde başarılı olursak devam ederdik.
Olamazsak da herhangi bir iş dalında çalışmayı yeğlerdik.
Şimdi bakıyorum işsiz gençler kaffelerde, orada, burada oturmayı boş gezmeyi tercih ediyorlar.
Bu durum garip değil mi?’ dedi.
Haklısın ama bunun iki nedeni olabilir dedim.
Ya bu gençler istedikleri iş dalında çalışma imkânı bulamıyor.
Ya da bugünkü düzen onları işsizliğe iterek üç kuruşa muhtaç edip, kontrolü altında tutmaya çalışıyor.
Şimdi sevgili Mustafa düşüncelerinde halı olmasına haklı da!
Madalyonun öbür yüzü de bir başka gerçeği haykırıyor.
Muhtaç ol!
İradem de ol!
Nasrettin Hocanın fıkrasında olduğu gibi;
Ben de haklıyım galiba!