OKUYUCULARIMDAN özür dileyerek bugünü siyaset yazarak geçireceğim.
Zira bugün Samsun’un gündeminde bir yangın, bir cinayet ve kar haberlerinden başka bir şey yok.
Onlar önemsizdir demek istemiyorum.
Sadece köşe yazıma konu olarak dahil etmek istemedim.
Siyaset denilince bu işle uğraşanlar için işler kolay.
Genel merkezlerinde gelişen ya da liderlerine yönelik sarf edilmiş sözler üzerinden tepki koyarak kendilerini görevlerini yapmış addediyorlar.
Aynen gazeteci Sedef Akbaş olayında olduğu gibi…
Akbaş’ın, Cumhurbaşkanı için söylediği sözler hakaret olarak kabul edilmiş, kendisi tutuklanarak cezaevine sevk edilmiştir.
Hukuki bir durum olduğu için sadece hukukçuların değerlendirmesini mevzubahis edebilirim.
Onlar da ilk duruşmada tahliye kararı verilecek bir tutuklamanın ardında farklı anlamlar olacağını ifade ediyorlar.
Sonuç itibariyle Akbaş tutulanmış ve cezaevine gönderilmiş.
Bana gönderilen haberde Sedef Akbaş ile Uğur Dündar’ın yönettiği programa katılan CHP milletvekilleri, Engin Özkoç ve Aykut Erdoğdu hakkında suç duyurusunda bulunmuş AKP Samsun İl Başkanlığı…
Sayın Cumhurbaşkanı’nın onlar hakkında bir suçlama talebi var mıydı bilemiyorum.
Dolayısıyla İl Başkanlığı’nın hukuksal eylemi sadece Ankara’yı teyit eder mahiyette gözükmektedir.
Elbette yerel siyasetçiler olarak genel merkezlerinin yanında durduklarını göstermek bir siyaset tarzı olabilir.
Oysa Samsun halkı, sadece iktidarın yerel temsilcilerinden değil muhalefetinde eşdeğer temsilcilerinden Samsun’a dair eksiklik, aksaklıkların düzeltilmesi, kentin yararına olacak yatırımların gündeme alınması ve süratle tamamlanması konusunda enerjilerini harcamalarını bekliyor.
Bir de zaman zaman katıldığım sohbetlerde destekleyemeyeceğim kanaat ve olgular var.
İlki ülkenin idaresine talip olan veya olacakların yetersiz görülmeye çalışılması.
Diğeri ise, iktidarın asla muhalif bir partinin veya onun göstereceği adayın iş başına gelmesine müsaade edilmeyeceği konusu.
Ki böyle bir düşünceye katılmam ve onay vermem asla söz konusu olamaz.
Bu ülkede demokrasi vardır.
Ülkenin idaresini teslim alacaklar ya da bırakacak olanlar demokratik temayüller doğrultusunda seçimle belirlenir.
Bunun aksi düşünülemez, düşünülmemeli.
Hala biri giderse kim gelecek sözleri, eski bir türkü.
Ve ben bu türküden bıktım.
Hem 83 milyonu küçümsemek anlamına geliyor.
Hem de demokrasi anlayışına yakışmıyor.