YAŞADIĞIMIZ,bir bir tükettiğimiz günler geliyor aklıma..
Bir şaire sorsam;
“ Aylarda Ekim hazan mevsiminin solan yapraklarıdır onlar..
Her yazın sonunda toprağa düşen,
Sarılı, kırmızı kurumuş yapraklardır.
Görmek nasıl bir huzur verir içimize.
Hayat defterinin tükenen sayfaları olduğunu bilemeden.”
Hep böyle değil miyiz?..
Belki bir nefes.
Belki bir saat, bir gün, bir sene sonra bize ayrılan zamanın tükeneceğini,
Unutuyor, bilmiyor gözükmüyor muyuz?..
Oysa gerçek tüm çıplaklığıyla ortada..
Bizim gibi düşünüp yüz binlere, milyonlara bakın,
Hepsi şimdi mezarlıklarda..
Onlarda öyle düşünmüşlerdi..
Bir gün öleceklerine hiç ihtimal vermemişlerdi.
Ya da bilmezden gelmişlerdi..
İşin aslı öyle değil.
Doğmak…
Büyümek.
Dilediğine ya da istemediğince yaşamak,
Hepimizin kaderi değil mi?..
Kimimiz mutlu yaşadık..
Kimimiz mutsuz..
Kimimiz kahkahalarla şenlendirdik hayatımızı.
Kimimiz hıçkırıklara gömüldük..
Kimimiz fakirken zengin olmanın tüm dertleri halledeceğini hayal ettik.
Zengin olanda, parayla saadet olamayacağını gördük..
Kısacık, bir göz kırpışı kadar bir an hayat..
Bir nefes ötede sonumuz..
Şimdi bütün vesveselerinizi, umutsuzluklarınızı, hayal kırıklıklarınızı bir kenara bırakın.
Ne kadar yaşayacağınız sizin elinizde değil.
Zaten önemli de değil!.
Kalan günlerden keyif almaya, mutluluk zerreleri çıkaramaya bakın..
Sizi sıkan, boğan bilmecelerinizi mutlaka çözün.
Düşüncelerinizi eyleme dönüştürün..
Puzzel’ın son parçası sizsiniz..
Koyun onu yerine ve,
Hayata tutunmak için,
Asla ‘KEŞKE’ lere yer vermeyi!..
Mutlu ve huzurlu bir Pazar ve hayat dileklerimle…