CİNAYET, insanın yaşama hakkının başkaları tarafından gasp edilmesi…
Ki buna kimsenin hakkı yok.
Allah’ın yarattığı kulun canını bir başka kulun alma hakkını hissediyor olmasının ne manevi ne ulvi kurallarla bir ilgisi yok.
Ya ne?
Sapkınlık!
İnsafsızlık!
İmansızlık!
Ne derseniz deyin işte…
Ne konuşmak ne susmak husumete, şiddete, cinnete kurban edilenleri geri getirmiyor ama…
Bakın bu ilde yeni yılda bunun dışında tam 24 intihar vakası var.
Son dört gün içerisinde ise, 3 cinayet 2 intihar.
Husumet ve bir problemi çözme aracı olarak kullanılan şiddet cinayetlerini hiç konuşmak istemiyorum bile…
Ama intihar vakalarının bu kadar çok olması düşündürücü.
İnsanoğlunu hayatından vazgeçirecek kadar önemli bir etken ne olabilir ki?
Açlık, sefalet ve umutsuzluğu hayatı terk ediş arzularını tetikleyen baş nedenler olarak sayabilir miyiz acaba?
GÖRÜNEN GERÇEK
YILLAR geçtikçe Samsun’un malum gerçeği ortaya çıkıp, gözler önüne seriliyor.
Ne yazık ki imar anlamında iyi planlanamadı bu kent.
Revizeler de kişisel mutluluklara endekslendi.
Plansız gelişen bir kentin de böylesi sorunlarla karşılaşması kaçınılmazdı.
Dün şehir merkezine indim bazı ziyaretler için…
Pardon daha doğrusu inemedim!
Atakum’da Karayolları Kavşağı polis tarafından kesilmiş, trafik Ankara istikametinden Çevreyolu’na verilmişti.
Aradan 3 saat geçip dönüşe geçtiğimde ise Atatürk Bulvarı’nın Liman Kavşağı’na kadar kilitlendiğine tanık olduk.
Araç sürücüleri için tam bir eziyetti.
Bu kadar yoğun trafiği bayram sonrası çarşıya, pazara hücum etmek olarak algılayamayız.
Kent içi artık ‘SOS’ veriyor.
Yeni tedbirlerin ve planlamaların şart olduğu gerçeği bir kez daha gözler önüne seriliyor.
Yoğunluğu arttırıcı tüm unsurların şehir içinde daha tenha mahallere kaydırılmasının şart olduğunu vurguluyor.
Büyükşehir Belediye’sini gerek planlama yoluyla, gerekse kendi fiziki yerleşkesini şehir dışına taşıyarak, gelecekte vuku bulacak daha ağır sorunların önüne geçilmesi için bu anlamda öncülük etmesi gerekiyor.