HAYATTA yaşantımıza konu olan olayların her seferinde bizim istediğimiz gibi yönlenmesini düşünmek bile abes.
Öyle de olmuyor zaten…
Arzularımız hilafına gelişenler de var.
İstek ve düşüncelerimize uygun düşen de…
Ama bu gelişimi maddi menfaatler üzerine kurmak yanlış.
O zaman ne oluyor?
Hareketlerimiz ve düşüncelerimizde çokça iyi niyetten bahsedemiyoruz.
Burada ortak hareket önemli.
Ortak düşünceler önemli.
Onun ötesinde ilişkiler ve dostluklar önemli.
Kişisel ve kurumsal menfaatlerden yola çıkarak atılacak adımlar onarılmaz yaralar açabiliyor.
Böyle olunca da gelecekte uzatacak ve tutacak el bulamıyorsunuz.
Çünkü ateşi tutan el yanıyor.
Sonrasında da acı veriyor.
Bu yazıya başlarken nasıl giriş yapayım?
Nasıl geliştirip, nasıl sonlandırayım diye çok düşündüm.
Pazarlıklı yazı yazmayı sevmediğim için de her zaman olduğu gibi hissiyatımla hareket edeyim dedim.
Gazete Gerçek benim hayatımda önemli yer alan, birlikte çoğu zaman önemli mücadeleler veren dostlarımın ve kardeşlerimin bulunduğu kurumsal bir yapı.
Bir büyük olarak, her dönemde saygı ve sevgi bulduğum bir kuruluş.
Yani, onları hissiyatımın ve düşünce evrenimin dışında bırakarak bir şey oluşturmam mümkün değil.
Bugünlerde gazetenin bir konu bazında karşı karşıya geldiği bir özel hastanede de özel dostlarım var.
Hayat bu ya, bir konuda karşı karşıya geldiler.
Her konuda her kurumun, her kişinin aynı düşünmesi mümkün değil.
Böyle olmasını bekleyemeyiz de…
Cumartesi günü hastanede görev yapan çok sevdiğim bir hekim kardeşimle konuyu görüştüm.
Kendisinin ve ait olduğu kurumun düşünce ve eylemleri konusunda fikir sahibi oldum.
Gazetenin düşünce ve yaklaşımlarını zaten biliyorum.
Konunun nerelere varabileceğini de…
‘Hiç olmasaydı keşke’ diyorum.
Ama zamanı geri döndürmek mümkün değil.
Ben yine de itidal ve anlayış istiyorum.
Kurumların zarar görmemesini istiyorum.
Bir aklın diğer akılları karıştırdığı ve karşı karşıya getirdiği bir durumda gerçek aklın mantık yolunu seçmesini bekliyorum.
Hayatta önemli bir gerçek var;
‘Hırsla kalkan zararla oturur’ diyor, o gerçek…
O nedenle;
Bir tedbir alırken…
Bir ikazı yaparken…
Kendini gücün esaretine kaptırıp, karşısındakini resmiyete bulaştırmayı düşünürken;
‘Bir kere değil, çok kere düşünmek lazım bazen’ diyorum.
Bu gazete çok badireler atlattı.
Çok kereler yasaların önünde savunma hakkını kullandı.
İnanıyorum ki, karşı tarafta aynı duyguları kendi için beslemektedir.
Ama ammeye karşı maddiyat olmaksızın yürüyen bir basın kuruluşunu hiçbir yolla korkutmak, ürkütmek ve geriye döndürmek mümkün değildir.
Çözüm yolu, aklın yoludur.
İstişaredir.
Anlamak ve anlatmaktır.
Bazen zor gelse de el uzatmaktır, diyorum amma;
İyi bilinmelidir ki;
Yazdıklarım sadece benim özgür fikirlerimi ifade etmekte ve benim dışımda kimseyi bağlamamaktadır.
Ben sadece her zaman olduğu gibi, bir ağabey gibi nizadan yana değil anlayış ve dostluktan yana olduğumu ifade etmek istedim.