YILLAR önce sahipsiz şehir Samsun trajedi komedyasının başlangıcını yaşıyordu.
Benim televizyon programı yaptığım yıllar…
Ondan da önemlisi, yerel televizyonların kentimizin sosyal, kültürel ve siyasi hayatında etkin olduğu yıllar…
Firmamın mali müşaviri dostum haberdar etmişti beni…
“Sosyal Sigortalar Teftiş Grup Başkanlığı Samsun’dan alınıyor, Ankara’ya bağlanıyordu.”
Teftiş Grup Başkanlığı’nın önemli bir görevi vardı, o yıllarda.
Hala öyle midir bilemiyorum ama müteahhitlerin tamamladığı ihaleli işler sonrası teminatlarını çözebilmek için başkanlığın teftişine ve raporuna ihtiyacımız olurdu.
Samsun’da bu başkanlığın mevcut olması hepimizi rahatlatırdı.
Ankara’ya taşınması demek, teminat çözebilmek için aylarca beklemek anlamına geliyordu.
Başta ben medyada olmak üzere çok patırtı kopardık ama devrin milliyetçi, sorumlu siyasileri(!) hiç oralıklı olmadılar ve Teftiş Grup Başkanlığı, Samsun’dan uçuverdi.
Onunla da kalmadı tabii...
Adli Tıp Kurumu da gitti!
İnsanlar, ölülerine kavuşabilmek için sıraya girmek mecburiyetinde kaldılar.
Sonrasında siyasi bir ses duyabildik.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Samsun Milletvekili Çiğdem Karaaslan, Adli Tıp Kurum Başkanlığı’nın Samsun’da yeniden tesis edileceğini duyururken tarihler, 16 Temmuz 2016’yı gösteriyordu.
2019 yılında Samsun Tabip Odası Başkanı, kurumun akıbetini sorarken ortada henüz bir faaliyet olmamıştı.
Arada kaybettiklerimizi saymıyorum bile.
Sonrasında İsa Ömür yönetimindeki Telekom Bölge Müdürlüğü, Ömür’ün Trabzon’a tayin edilmesi hamlesiyle, bölge müdürlüğünün de aynı ile taşınması çalışmaları başlatılmasına rağmen siyasi argümanlardan hiç ses çıkmıyordu.
Siyasi lobi faaliyetlerinin etkin olduğu bu değişimlerden rahatsız olan birinin çıkmasını beklemek nafileydi sanki.
Karadeniz’in en büyük ilinin elindeki imtiyazlara sahip olma açlığını yaşayanlar yeniden sahnedeydi ama bu sefer iş sadece konuşmalarda kalmamış, Telekom Bölge Müdürlüğü’nün, Trabzon’a bağlanması, Samsunluluk duygusundan uzak yaşayanlar sayesinde gerçek olmuştu.
İktidara yakın bazı sivil toplum kuruluşu liderlerinin Sayın Çiğdem Karaaslan’a isyan etmeleri, bu adımı şimdilik durdurmuş görünüyor.
Yaşadığımız bir ilk değil.
Kendi kentsel kimliğine sarılmak ve yüceltmek yerine, kozmopolit egemenliğinin esaretine sığınıp, çanak tutanlar bu kentte söz sahibi olduğu müddetçe;
Son da olmayacaktır.