ŞEHİT kanlarıyla kurulmuş bir cumhuriyetin emanetçileriyiz biz.
O günleri yaşamadık belki.
Anlatanlara da yetişemedik.
Ama cumhuriyete aşık olan nesiller olarak hep yüreğimizde hissettik.
Uğruna verilen canları…
Kuruluşunda emek harcayanları…
Cumhuriyet sonrası kazanımlarımızı…
Ülke olarak, millet olarak demokrasi yolunda atılan adımları birer birer ezberledik biz.
Bu kazanımlar üzerindeki hoyrat savurmaları elbette engelleyemedik belki ama yapılanları tasdikte etmedik.
Ulu Önder’in, cumhuriyetin devamı ve gelişmesi hususunda o günlerdeki tembihatlarını bugün canlı olarak görüyor ve yaşıyoruz.
Devlet kavramının tarikatlar, cemaatler poh pohlanarak nasıl da ulus tarafından kabul edilemeyecek bir tahribata yol açtığı, zaman zaman gündem olarak önümüze geliyor.
Gerçeklerden kaçarak, kaçınarak cumhuriyetimizin ve ülkemizin geleceğini garanti altına alabilmek ve değerlerimizi korumak mümkün değil elbette.
O nedenle Atatürk gençliğine,
Cumhuriyet ilklerine,
Demokrasi bilincine,
Anayasa’nın vazgeçilmez hükümlerine inananlara büyük görevler düşüyor.
Asla pes etmemeli.
Asla geri çekilmemeli.
Aksine yasaların verdiği haklarla, inatla karşı durmalıyız.
Bu ülkenin geleceği ve esenliği cumhuriyetin emrettiği, hukukun üstünlüğü ve anayasa hükümlerine sahip olmaktan geçiyor
İşte bunu millet olarak asla unutmamalı,
Cumhuriyeti unutturmak isteyenlere karşı medeni ve bilinçli bir toplumun bireyleri olarak karşı durmalıyız.
Belki eskisi gibi, gönlümüzdeki gibi kutlayamıyoruz cumhuriyetimizi…
Ama tek tek, birey olarak bile kutlamak bile.
Cumhuriyeti yaşatmak ve unutturmamak mümkündür.
Ve bize, Atatürk gençliğine verilmiş bir görevdir.
Yaşasın cumhuriyet.
Yaşasın kanlarıyla bu vatan sınırlarını çizen şehitlerimiz.
Yaşasın Ulumuz, Önderimiz ATATÜRK!
İnadına demokrasi.
İnadına CUMHURİYET.